Connect with us

Gezi

Konya-Akşehir Gezimiz

Published

on

2012

Yoğun iş hayatımız içinde ruhumuz çok fazla yıprandığından zaman zaman uzaklaşmak isteriz bulunduğumuz şehirden, insanlardan…Konya-Akşehir gezimiz de böyle bir döneme denk geldi ki bütçemizi çok sarsmayacak uygun bir de tur programı bulunca artık şartlar oluşmuş dedik ve yine yollara düştük.

Konya’ya erken saatlerde vardık ve Konya denildiğinde elbette ki ilk durak olarak akla gelen, Konya ile özdeşleşmiş olan Karatay ilçesinde bulunan Yeşil Türbe’ye gittik. Yurdumun dört bir yanından gelen yaşlı, genç, çoluk çocuk ve şifa arayanlar ile müze önünde ve içersinde hatırı sayılır bir kalabalık oluşturduk.

 

Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlana Dergahı, Selçuklu Sarayı’nın gül bahçesi iken Alaaddin Keykubat tarafından Mevlana’nın babası Bahattin Veled’e hediye edilmiş ve Mevlana’nın babası vefat ettiğinde buraya defnedilmiş. Yeşil Kubbe 17 Aralık 1273 yılında Mevlana’nın vefatından sonra, oğlu Sultan Veled Mevlana’nın müsaadesiyle Mimar Bedrettin Tebrizi’ye yaptırılmış. Türbe ve Dergah 1926 yılında müze olarak hizmete girerek 1954 yılında da Mevlana Müzesi olarak yeni ismini almış.

 

 

Gül bahçesinden avluya geçiş yaparak hemen solumuzda Valideler Mezarlığı’nı ve daha sonrasında sağ tarafımızda  kalan derviş hücrelerini ve Selsebil’i ziyaret ettik. Avluda, Neyzenler Mezarlığı’nı, Fatma Hatun, Sinan Paşa, Hasan Paşa ,Hürrem Paşa Türbeleri’nin yanı sıra, Şebi Aruz Havuzu’nu gördük.

 

 

 

 

Müze sonrası meşhur etli ekmeklerimizi yedikten sonra gezimize Alaaddin Tepesi ve Alaaddin Cami  ile devam ediyoruz.

Camiden ayrılıp, İnce Minareli Medrese’yi ziyaret ettik. Medresenin kapısı Selçuklu dönemi taş işçiliği eseri. Sille taşından inşa edilen bu yapı Selçuklu devri taş işçiliğinin çok güzel bir örneği. Kapı, yazı ve desenlerle süslenmiş ve kapının üzerinde medresenin yapımı ile ilgili kitabeler yer alıyor.

Medreseyi de gezdikten sonra otelimize geçiyoruz.  Otelimiz Mevlana Kültür Merkezi’nin hemen yanında bulunan Hilton Garden Inn Konya. Biraz dinlendikten sonra Sema gösterisinin yapılacağı Mevlana Kültür Merkezi’ne kısa mesafeli bir yürüyüş ile ulaştık. İçeri girdiğimizde ilk fark ettiğimiz ışıklandırma ve akustiğin gerçekten  çok güzel oluşu.

Sema, Türk tarihinin, inançlarının bir parçasıdır ki Hz. Mevlana ilhamıyla oluşmuş ve gelişmiştir. Manevi bir yolculuğu temsil eden Sema 7 bölümden oluşur. Her bölümünün ayrı bir manası vardır.

Semazenler dönerken bir ara hepsinin ayaklarının yerden kesildiğini sandım .

Çok  anlam veremediğim ama içinde huzur da bulunan değişik bir ruh haliyle oradan ayrıldım .

AKŞEHİR

Nasrettin Hoca’yı yüzyıllardan bu yana tüm Türk dünyasını güldüren ve düşündüren hikaye ve fıkralarıyla biliriz. Konya’ya kadar gelmişken onu ziyaret etmezsek olmaz diye düşündük. Akşehir’e doğru yol aldık ve adına yaptırılan türbeye uğradık.

Türbenin hemen önünde bir metal daire şeklinde plaket bulunuyor. Bunun üzerinde bulunduğunuz yerin, dünyanın merkezi olduğu yazılı. 2007 yılında, Nasreddin Hoca Derneği ‘’Dünyanın Ortası Akşehir” şeklindeki tescil belgesini de almış.

UNESCO, 1996 yılını Dünya Nasreddin Hoca Kahkaha Yılı olarak kabul etmiş, bu nedenle ülkemizde ve Türkiye dışında birçok etkinlikle Nasreddin Hoca anılmış. Her yıl 5-10 Temmuz arasında festival düzenlenerek 4 Temmuz günü Nasreddin Hoca’nın türbeden şenliğe davet edilmesiyle şenlik başlıyor, ardından Akşehir Gölü’ne maya çalmaya gidiliyor ve 10 Temmuz akşamına kadar kutlamalar sürüyor.

Nasreddin Hoca Türbesi’nin yakınında Gülmece Parkı, parkta da havuz, çocuk bahçesi ve kafeterya bulunuyor.

Parkı gezip, fotoğraflarımızı çektikten sonra parkın içindeki kafe de çayımızı içip eğlenceli magnetlerimizi alıyoruz.

Eğlenmiş, çokça kahkalar atmış, tarihi ve kültürel varlıklarımızın birkaçını daha görmüş olarak ve ruhumuz dinlenmiş bir şekilde istanbul’a doğru yola revan oluyoruz .

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .

Continue Reading
Click to comment

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply