Connect with us

Gezi

Murano Adası/Burano Adası

Published

on

Venedik gezi yazımızı sonlandırırken Venedik’ten ayrılır ayrılmaz cam işçiliğinin merkezi olan Murano Adası’na doğru yola çıktığımızdan bahsetmiştik. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Zevkli geçen bir deniz taksi turumuzun ardından Murano görüş alanımız içine girmeye başladı. Ada da çok uzun kalmayacağımız konusunda rehberimiz önceden bizi bilgilendirmişti. Nedeni ise rengarenk Burano Adası’na daha fazla vakit ayırmak ve adanın keyfine varmamızı istemesiydi. İyi ki de öyle yapmış diyoruz çünkü vakit ayırıp yazımızı okumaya devam etmeniz halinde yazımıza eklediğimiz fotoğrafların göstereceği gibi rehberin isabetli karar verdiğini anlayacaksınız.

https://www.gezipduru.com/2020/03/02/venedik-gezimiz/

Murano Adası’na ayak basar basmaz gittiğimiz yer adanın cam işçiliğinin gözler önüne serildiği bir cam atölyesiydi. Atölyeye girmeden önce rehberimiz Murano Adası denildiğinde ilk akla gelenin neden cam sanatı olduğu ile ilgili bazı bilgiler aktardı. Adada cam yapma sanatının 13.yy’a kadar dayandığını, Murano adasının barbar istilaları sırasında o zamanki Venedik Cumhuriyeti’nin idari yetkisi içinde kaldığını söyledi. Ayrıca Venedik’te yer alan binaların çoğu ahşap olduğundan bu cam atölyelerindeki fırınlar nedeniyle zaman zaman yangınlar çıktığından 1295 yılında bir emir ile bütün cam atölyelerinin güvenlik amacıyla Murano adasına taşındığını, ana üretim yeri olarak bugüne kadar geldiğini ve netice itibariyle sanayi bölgelerinden biri olduğunu da bize aktardı.

Öncelikle cam atölyesine giderek cam ustasının maharetlerini izleme ve camdan şahlanmış bir at yapışına tanıklık ettik.  Daha sonrasında cam atölyesinin satış reyonuna gidip hatıra mahiyetinde bir ürün aldık.

http://ellegiglass.com/#ellegi

Venedik’e kadar gittiniz ve Burano Adası’na gitmediyseniz üzülerek yazıyoruz ki gerçekten bu kadar renkli bir yaşam alanına çok fazla yerde rastlamanız pek mümkün olmayacaktır. En azından bu adanın çok yakınına kadar gelip adaya uğramamak özellikle benim gibi renklerin dünyasında kaybolmak isteyenler için kayıptır demek yanlış olmayacaktır.

Adaya yaklaşmaya başladığımız anda kendini yavaş yavaş hissettiren renk cümbüşü bu adaya ayak basmak için insanın içini kıpır kıpır ediyor. İnsanlara renklerle terapi yapılması ve olumlu sonuçlara ulaşılması için bu ada biçilmiş kaftan olabilir 🙂

Adada ilk dikkatimizi ister istemez çeken San Martino Kilisesi’ne ait olan 53 metrelik eğik çan kulesi oldu. Bu kuleyi referans alarak adayı dolaşabilirsiniz. Çünkü Burano’daki evler genellikle 2-3 katlı olduğundan çan kulesi adanın hemen her yerinden görünüyor. Dikkatimizi çeken diğer konuda Venedik ne kadar çok insan kalabalığı içinde yitip gidiyorsa bu adadaki sakinlikte o kadar çok. Benzer yönü ise Burano Adası da Venedik gibi kanallar ile parçalara bölünmüş durumda. Bu parçaların adları San Mauro (kuzeybatı), Giudecca (güney), San Martino (orta) ve Terranova (doğu). Rehberimin aktardığına göre hiç kimse belediyenin izni olmadan evini boyayamıyormuş. Belediye sanatçıları kontrast renkleri seçip ev sahibine boya sağlıyorlarmış. Bir incelikli konu da ev sahibi olan kişinin teknesi var ise o zaman evinin rengi ile teknesinin renginin aynı olması gerekiyormuş.

Ada yürüyerek gezilebilecek büyüklükte ve kısa sürede gezilebilecek olsa da fotoğraf çekmeyi sevenler için derya deniz. Köprüler aracılığı ile adacıktan adacığa geçmeler başlasın diyerek sizi biraz fotoğraflarla baş başa bırakalım.

Burona Adası’nın rengarenk olmasının nedenleri ne olabilir ki diye düşünenlere cevap olarak şu veriliyormuş. Ada sakinleri geçimlerini şimdiki gibi turizmden değil balıkçılıktan sağladığı zamanlarda, havanın çok sisli olduğu günlerde balıkçıların uzaktan adayı görebilmesi için rengarenk olduğu, bir ikincisi de balıktan dönen balıkçılar meyhanede sarhoş olup evlerine dönmek istediklerinde evlerini karıştırmasın diye boyandığı hikayesi. Hangi gerekçe ile boyandığını net olarak bilemesek de sonuçta bize çok güzel fotoğraf kareleri sunduğu kesin.

Adanın turizm kazancı dışında diğer geçim kaynağı ince iş dantelleri. 1870 yıllarda Burano’da dantel okulu açılmış ancak bu dantelleri işlemek çok zaman aldığından ve pahalı olduğundan alıcısı azalmış. Burano danteli üreten ve satan çok şık mağazalar bulunmakla birlikte turistlere yönelik satılanlar daha çok ucuz, hatıra niyetine alınanlar. Zamanında dantelleri ile ünlünen ada da Dantel Müzesi  bulunuyor. https://museomerletto.visitmuve.it/ Açıkçası bir çok uluslararası seyahat dergisine göre Dünya’nın En Renkli On Yerinden Biri olarak gösterilen bu renkli dünyanın içinde daha fazla zaman geçirebilmek için müzeye gitmedik ama zaman ayırmak isteyenler için uğrak yerlerden biri olabilir. Ancak adanın en büyük meydanı Baldassarre Galuppi Meydanı’nda (Piazza Baldassarre Galuppi) dantel işleri, kolye ve çeşit çeşit maskelerin olduğu dükkanlara bakmadan geçmedik.

Küçük bir ada olduğundan genel hatları ile görülecek yerlerden bahsettik. Burada yapılacak olan, bizim gibi hem çevreyi dolaşmak hem de kare kare fotoğraf çekmek.

Adanın renkli havasını iyice teneffüs ettikten sonra acıktığımızı fark ettik. Şirin ve tabii ki yine rengarenk bir masaya oturarak keyifle yemeğimizi yedik ve seratonin miktarımızı biraz daha artırdık 🙂  Gezi grubumuzla buluşma saati geldiğinde iskeleye doğru ilerledik ve her nedense herkesin yüzünün güldüğünü fark ettik. Bizce renklerin mutlulukla bir ilgisi olmalı 🙂

Deniz taksiye bindikten sonra burayı görmüş olmanın mutluluğu ve aynı zamanda veda ediyor oluşumuzun hüznü ile adaya hoşça kal dedik.

Siz de hoşça kalın, mutlu kalın, bizimle kalın. Tez zamanda yeni  gezi yazılarımız ile buluşmak dileğiyle.

Ağustos 2020     @gezipduru_ys     @okumali_ys

Milano-Verona gezi yazımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://www.gezipduru.com/2020/02/11/milano-verona-gezimiz/

Vatikan gezi yazımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://www.gezipduru.com/2020/02/11/milano-verona-gezimiz/

İnstagram sayfalarımız  :   @ gezipduru-ys        @ okumali_ys

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .