Film
Mary ve Max
Adam Elliot’ın ilk yönetmenlik denemesi olan ve bence animasyona sınıf atlatan Mary and Max’i kısa süre önce izledim. Animasyon, ”Stop-motion” denilen, kişilerin ya da fiziksel objelerin görüntülerinin anlık olarak alınmasından sonra birleştirilerek çekilenlerin, hareket ediyormuş gibi görünmesinin sağlandığı özel bir teknikle yapılmış. 1976 yılında geçen animasyon da yalnızlıktan muzdarip, toplum içinde yer edinemeyen, görüntülerinden dolayı çevrelerinden dışlanmış iki kişinin dostluk hikayesine tanık oluyoruz. Ayrıca günümüzde unutulmuş bir arkadaşlık biçimi olan mektup arkadaşlığı ön plana çıkarıldığından karakterlerimizin yaşamlarını ve zaman zaman da sırlarını paylaşıyoruz.
Mektup arkadaşlığı ile New York’ta yaşayan Max’in ve Avustralya’da yaşayan 8 yaşındaki Mary’nin günlük yaşamlarına, gözlemlerine, akıllarına takılan sorulara, yükselip alçalan duygu durumlarına, zaman zaman tebessüm ederek, zaman zaman hüzünlenerek eşlik ettim. Birbirini hiç görmeden seneler boyunca mektuplaşan ve o mektuplarla bambaşka hayatlarda nefes alan iki farklı karakterin hayat macerası…
Şimdi biraz karakterlerimizi tanıyalım.
Mary’nin gözleri çamurlu su birikintisi renginde ve kozmik ruh hali tablosu bulunuyor ki bu tabloya göre ya dalgın ya hırslı ya da her zaman aç oluyor. Babası poşet çay fabrikasında çalışıyor. Mary en çok Early Grey çayı seviyor ve bir gün bu isimde bir kişi ile evlenmek istiyor:) Nobletleri çok amaçok seviyor. Kardeşi yok ve annesi ona kendisinin bir kaza olduğunu söylüyor. Büyükbaba çocukların bira bardaklarının dibinden geldiğini söylediğinden Mary’nin kafası karışıyor. Annesi hep sağa sola sallanıyor ve sherry içiyor. Annesi sherry için büyüklere özgü çay diyor.
Max Yahudi, ateist ve her şeyi kafa karıştırıcı buluyor.Asperger Sendromu var, yaşıtları ile empati kuramıyor ve iletişim becerileri eksik. 44 yaşında ve uyku sorunu var ve bu nedenle geceleri TV izliyor.Her şey bir gün Mary’nin Max’e rastgele attığı bir mektupla başlıyor. Mary mektubunda annesinden, babasından, horozlardan bahsediyor. Amerika da bebekler kutu kolaların içinden mi çıkar diye soruyor ve kendi resmini çizip mektubu gönderiyor. Max, Mary’nin mektubunu 4 kez okuyup, 18 saat camdan baktıktan sonra karar veriyor ve mektubu yanıtlıyor. Yanıt olarak ; kilo vermek istediğinden, gönderdiği resmi ilginç bulduğundan, Amerika da bebeklerin kola kutusundan çıkmadığından, bebeklerin hahamların yumurtladığı yumurtalardan geldiğinden, eğer Yahudi değilsen Katolik rahibelerin yumurtalarından, ateist isen pis ve yalnız fahişelerin yumurtalarından geldiğini yazıyor. Son olarak da ekmek arası çikolata sevdiğinden ve görünmez bir arkadaşı olduğundan bahsediyor.
Max ‘in gönderdiği mektup Mary’nin annesinin eline geçtiğinden ve bu kaçık adamın kızının mektup arkadaşı olmasını istemediğinden Mary’e mektuptan bahsetmiyor ancak bir tesadüf eseri mektup Mary’nin eline geçiyor ve mektuplaşmalar devam ediyor.
”Kusurlarımızı biz seçemeyiz, onlar bizim bir parçamız ve onlarla yaşamak zorundayız. Ama yine de arkadaşlarımızı seçebiliyoruz ben seni seçtiğim için çok ama çok memnunum. Herkesin yaşamı uzun bir kaldırım gibidir. Bazılarının taşları iyi döşenmiştir benim gibi diğerlerininkiler çatlaklar, muz kabukları ve izmaritlerle doludur …Umarım bir gün kaldırımlarımız kesişir .’’
Çizimlerin, renklerin, oluşturulan karakterlerin kesinlikle çok başarılı olduğunu ve bu güzel animasyonun her yaş aralığına hitap ettiğine inanıyorum. Hiç animasyon seyretmediyseniz başlangıç olarak Mary ve Max mükemmel bir seçim olacaktır.
İyi seyirler, bakıp görmeniz, görüp , içselleştirmeniz dileğiyle.
1 Nisan 2021