Film
2040 Belgeseli ve Permakültür
Üniversiteye başladığım zaman ilk yılımızda alacağımız dersler arasında Doğal Kaynaklar adında bir ders olduğunu gördüm. Açıkçası ilk olarak adı ve sonrasında da dersin içeriği ilgimi çekmişti. O tarihlerde Sürdürülebilir Doğal Kaynaklar tanımlamasını ilk kez duymuştum ve bilinçsiz bir tüketici olarak açıkçası ben, bu kavramı ders notlarım arasına kaydederek geçiştirmiştim. Nihayetinde dersten geçtim ama hayat üniversitesinde bu tanım her daim karşıma çıktı. Dönüp geçmişe baktığımda bu ders içeriğinin ne denli önemli olduğunu fark ettim ve keşke daha ilkokul sıralarından başlayarak eğitim sistemimizde basit düzeyde de olsa bu bilgiler herkese verilse diye düşündüm. Ne de olsa ağaç yaşken eğilir 🙂
Bütün bunları anımsamamın sebebi yakın bir tarihte 2040 belgeselini seyretmem ve ders sıralarında anlatılan bazı konuların bana bu çağrışımları yaptırması oldu. 2040, Damon Gameau’nun yönettiği ve oynadığı 2019 Avustralya belgeseli. Film önümüzdeki 20 yıl içinde iklim değişikliğinin etkilerine, bugün var olan teknolojilerin, etkileri nasıl tersine çevirebileceğine bakıyor ve çeşitli önerilerde bulunuyor.
Ekonomik çıkarlar için kaynakların sömürüldüğü, fosil yakıtlarla çevrenin kirletildiği ve doğanın tahrip edildiği günümüzde küresel ısınma tehdidi ve çevre kirliliği sorunu günden güne büyüyor. Bilim insanları tarafından ‘felaket’ uyarıları yapılırken, birçok kesim bugünün tercihlerinin oynayacağı rolün önemi konusunda hemfikir. “2040” adını taşıyan belgesel de bugünün tercihlerine dikkat çekerek, distopyaların tersine konuya daha farklı bir şekilde eğiliyor. Belgesel, doğa için en iyi tercihte bulunduğumuzda neler olabileceğini gözler önüne seriyor. Yönetmen, aydınlık bir 2040 hayalinde dört yaşındaki kızı Velvet’i kaynak alıyor. Kızıyla birlikte belgeselde yer alan Gameau, bunu göstermek adına üretimi çevre için en ideal şekilde gerçekleştiren ve gerçekleştirmek isteyen doğa savunucularıyla bir araya geliyor. Şüphesiz, belgeselin öne sürdüğü fikirler yeni değil ancak gelecek için bugünün ne kadar belirleyici olduğunu hatırlatır nitelikte.
(Kaynak : https://gazetekarinca.com/2019/05/2040ta-yasami-ne-bekliyor )
Belgesel içinde anlatılan Permakültür tanımlaması dikkatimi çekti, bu kelimeyi ilk kez duydum ve hepimiz için araştırdım.
‘’Permakültür, doğal ekosistemlerde gözlemlenen kalıpları ve özellikleri taklit eden veya doğrudan kullanan, doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip olan, toprağın ve üzerinde yaşayan insanların gıda, enerji, barınak ve benzeri ihtiyaçlarının sürdürülebilir ve ahenkli bir şekilde karşılandığı bir tarımsal ve sosyal tasarım modelidir. Bu modele göre tarımsal üretim doğanın karşısında değil, onunla beraber hareket ederek gerçekleştirilmeli, üretim sistemleri sadece tek bir ürünün peşinden koşmak yerine birbirleri ile etkileşen çok sayıda ürünü aynı anda üretebilecek şekilde, doğadan ilham alınarak tasarlanmalıdır. Permakültürün pratik uygulamaları sırasında su ihtiyacı yağmur suyu hasadıyla, yabancı otlarla mücadele malç uygulamalarıyla, gübreleme ve toprak iyileştirme kompost yapımı ve baklagil ekimiyle gerçekleştirilir. Böylece toprak sağlığı üst düzeyde tutulur ve yüksek verimlilik sağlanır. Bunun yanında birbirini dengeleyen çok çeşitli ürün ve tür bir arada yetiştirilir ve biyolojik çeşitliliğin yüksek olmasına özen gösterilir. Hayvansal ve bitkisel üretim aynı anda gerçekleştirilir ve hem tek yıllık bitkiler, hem de ağaçlar aynı anda yetiştirilir. Yaban hayatının kendi kendine devam etmesi için dokunulmayan doğal bölgeler bırakılır ve biyolojik çeşitliliğin yüksek olması sağlanır. Böylece zararlı böceklerle mücadele etmek için kimyasal ilaçlar kullanmak zorunda kalınmaz çünkü zararlıların doğal düşmanları da zararlılarla birlikte bu sistem içinde var olurlar.
Zararlı ot ve böceklerle mücadele için zaman harcanmaması nedeniyle de işçilik masrafları azalır. Aslında görüleceği üzere bir permakültür uygulaması doğadaki karmaşık ilişkiler yumağını mümkün olduğunca fazla taklit etmeye çalışır.”
( Kaynak: https://www.dogadergisi.com/permakultur-nedir/ )
Küresel boyutta belki elimizden çok bir şey gelmese de çevre koşulları hızla ve geri dönülemez şekilde değişirken/bozulurken bireysel olarak kendi evimizde ya da çevremizde doğayla dost olacak şekilde eylemlerde bulunabilirsek gelecek nesillere en azından şu ankinden daha temiz, daha yeşil, daha ekonomik, daha verimli, daha sürdürülebilir bir dünya bırakabiliriz. Payımıza düşüne yapalım.
En azından suyumuzu boşa akıtmayalım, elektriğimizi boşa sarf etmeyelim, çocuklarımıza doğayı sevdirelim, doğal yaşama saygı duymayı öğretelim.
Temmuz 2021