Connect with us

Kitap

Tanrıbilimsel Politik İnceleme-Spinoza

Published

on

“Spinoza’nın Tanrıbilimsel Politik İnceleme’si (1670) erken dönem Modern Çağ’ın en önemli felsefe yapıtlarından biri. Spinoza, incelemesinde hem yazarlarının hem de yorumcularının yanılabilirliğini göstererek Kutsal Kitap’ın derlenmesi ve aktarılmasının tarihi koşullarını konu ediniyor. Özgür sorgulama hakkının bir devletin güvenlik ve refahı için sadece uygun değil, aslında gerekli olduğundan ve böyle bir özgürlüğün en iyi, bireylerin özgür bırakılırken dini örgütlerin seküler erkin boyunduruğu altına alındığı cumhuriyetçi ve demokratik bir devlette sergileneceğinden söz ediyor. İncelemesi, onu takip eden politik düşünceyi ve Aydınlanma Felsefesi’ni derinden etkilemiştir.

…Yönetimin amacı insanları rasyonel varlıklardan dört ayaklı hayvanlara ya da kuklalara dönüştürmek değil, onların akıl ve bedenlerini güven içinde geliştirebilir ve özgür biçimde akıllarını kullanabilir hale getirmektir. Aslında yönetimin gerçek amacı özgürlüktür.”  ( Arka kapak yazısından)

Fikirlerine değer verdiğim ve takipte olduğum bir kişi Spinoza’nın Tanrıbilimsel Politik İnceleme kitabının olmadığı bir kütüphane yoksun bir kütüphanedir dediğinde ivedilikle kitabın siparişini verdim.  Spinoza ismi zaman zaman karşıma çıkmakla birlikte ismi dışında ben de çağrışım yapan bir bilgi olmadığını fark ettim. Hakkında bir iki yazı okudum ve kitap siparişimin gelmesini bekledim.

Kitap üzerine yorum yapabilmek haddime değil çünkü kafam biraz karıştı. Spinoza’nın fikirlerine sadece aşina olmak adına okudum ama derinlikle okuma yapmak gerektiğini hemen fark ettim. Bu nedenle ben kitapta ilgimi çeken alanları işaretledim ve aşağıda sizinle paylaşmak istedim İlginizi çekerse siz de kitabı temin ederek değerli kütüphanenize ekleyebilirsiniz.

Kitabın önsöz bölümün ilk cümlesi ‘’Tüm varlıklarını konulmuş kurallarla yönete bilseydi ve ya da yazgı her zaman onlardan yana olsaydı insanlar hiçbir zaman batıl inançlı olmazdı. İnsan aklı genellikle  övüngen, kendine güvenen ve gururlu olmasına rağmen, kuşkulu zamanlarda, özellikle de umut ve korku üstünlük için mücadeleler içindeyken kolayca çelinir.”

‘’Önceki bölümde söylediğim gibi peygamberlere sıra dışı yetkinlikte akıl değil, sıra dışı canlılıkta hayal gücü bağışlanmıştı.’’ Sayfa 39

‘’Herkes aklının izin verdiği kadarına inanabilir.’ Sayfa 61

‘’İnsanlar, insan aklının sınırlarını aşan bilgiyi Tanrısal olarak adlandırmaya alışkın oldukları için genellikle nedeni bilinmeyen her şeyi de Tanrısal ya da Tanrı’nın işi olarak adlandırılır. ‘’ Sayfa 119

‘’Eski Antlaşma peygamberler tüm uluslara değil, belirli uluslara vaaz vermek ve kehanette bulunmak için çağrılmışlardı ve bu yüzden her biri için kesin ve özel bir buyruk gerekiyordu; diğer taraftan Havariler kesinlikle tüm insanlara vaaz vermek ve tüm insanları dine döndürmek için çağrılmışlardı. Bu yüzden nereye gittilerse İsa’nın buyruğunu yerine getiriyorlardı; onlara neyi vaaz vermeleri gerektiğini önceden belli etmeye gerek yoktu çünkü onlar Efendilerinin Kendisi’nin ‘’Sizleri mahkemeye verdiklerinde , neyi nasıl söyleyeceğinizi düşünerek kaygılanmayın Ne söyleyeceğiniz o anda sizi bildirecek dediği İsa’nın havarileriydi.’’ Sayfa 238

‘’Kutsal Kitap, tuhaf olarak, İbranilerin daha kutsal saydığı ya da daha derin saygı duyduğu başka  bir şey olmasa da yok edildiği ya da Tapınakla birlikte yakıldığı kuşkusuz olmasına rağmen Antlaşma’nın Sandığı’na ne olduğunu  hiçbir yerde söylemiyor.

Ahit Sandığı veya Sözleşme Sandığı Çıkış Kitabı’nda sözü geçen On Emir’in yazılı olduğu iki orijinal taş tableti barındıran, kapaklı ve altın kaplamalı ahşap bir sandıktır. İbraniler’in Yeni Ahit kitabına göre, sandığın içinde aynı zamanda Harun’un asası ve bir tencere man meyvesi bulunuyordu. Tanakh’a göre Yahudiler’in Antik Mısır’dan çıkışından bir ila iki sene sonrasında Musa’nın emriyle yapımına başlanmıştır. Başlangıçta sandık, Sina Dağı’nın eteklerinde Yahudilerin tarafından kurulmuş taşınabilir ibadethaneler olan Mişkanlarda saklanıyordu. Göçler sırasında Leviyiler tarafından sandık, tahta kollarından tutularak halkın yaklaşık 2,000 cubit (~ 800 metre) önünde olma kuralıyla taşınıyordu. Tevrat’a göre yapılışı Yahudiler’in Mısır’dan göç edişinden bir yıl kadar sonrasına denk gelmektedir. Sandık Yahudiler Sina Dağında saklanmaktayken tanrının tarifi ile Musa tarafından yapılmıştır. Akasya ağacından yapılmış bu altın kaplı sandık, Leviler tarafından tahta kollarından tutularak insanların 2,000 cubit (yaklaşık 800 metre) önünden olmak suretiyle taşınmıştır. Sandık taşınırken kendini taşıyan Levilerin ve din adamlarının görmemesini sağlamak için üzerine kat kat deriler ve mavi kumaşlar örtülmüştü. Tanrı sandığın üzerinde yer alan iki melek figürünün arasından Musa’ya görünür ve bu yolla onunla konuşurdu.   Ahit Sandığı – Vikipedi (wikipedia.org)

*”Kutsal Kitap’ın bilimsel bilgiyi bildirmeyi amaçlamadığını biliyoruz ve bu yüzden insandan boyun eğmeden başka bir şey istemiyor ve bilgisizliği değil, inatçılığı kınıyor.” Sayfa 259

* “Ama eğer  Kutsal Kitap’daki  bu tür her ifadenin zorunlu olarak  mecaz niteliğinde  yorumlanması ve  anlaşılması gerekiyorsa, Kutsal Kitap insanlar ve  bilgisiz  kitleler için değil, başka yetenekli uzman ve filozoflar için yazılmış olmalı.” Sayfa 264

*”… aklın kapsamı doğruluk ve erdemdir; tanrıbiliminse dindarlık ve boyun eğmedir.”  Sayfa  284

*”… peygamberlerin kesinliği şu öğelerden oluşuyordu; Farklı ve canlı bir hayal gücü, bir işaret  ve son olarak ve en başta adil ve iyi olana yönlendirilmiş bir düşünce yapısı.”  Sayfa 287

*“…yönetimin  amacı insanları rasyonel varlıklardan  dört ayaklı hayvanlara ve ya da kuklalara dönüştürmek değil, onların akıl ve  bedenlerini güven içinde geliştirebilir ne nefret ne öfke ne aldatma ne de kıskançlık ve adaletsizlik  göstermeden serbest biçimde akıllarını kullanabilir  hale getirmektir. Aslında  yönetimin gerçek amacı özgürlüktür.” Sayfa 376

*”Böylece şunları gösterdim ; İnsanı ne düşündüğünü söylemekten yoksun bırakmanın olanaksız olduğunu, Böyle bir özgürlüğün, egemen erkin hak ve yetkisine zarar vermeden verilebileceği, her insanın kamusal huzura zarar vermeden bu özgürlükten yararlanabileceği ve bu özgürlükten kolayca denetlenemeyecek hiçbir sıkıntının doğmaması, her insanın içten bağlılığının zarar görmeden  bu özgürlükten yararlanabileceği, kuramsal sorunlarla  ilgili yasaların tamamen yararsız olduğu, son olarak böyle bir özgürlük sadece kamusal huzura, içten bağlılığa ve yöneticilerin haklarına  zarar vermeden verilebilir, ayrıca bu özgürlüğün bunların korunması için gerekli bile olduğu. Çünkü insanlar bu özgürlüğü alıp götürmeye ve sadece suç işleyebilecek olan eylemleri değil İnsanoğlunun düşüncelerini de  yargılamaya çalıştıklarında sadece kurbanlarını  bir  şehit görünümüyle  çevrelemeyi ve korkudansa  acıma ve intikam  duyguları uyandırmayı başarıyorlar.” Sayfa 384

*”Bir devlet için en güvenilir yol dinin sadece yardımseverlik ve adalet uygulamalarından oluşması ve yöneticilerin haklarının kutsal olmayan konularda olduğu gibi kutsal konularda da sadece  eylemlerle ilgili olması gerektiği ama her insanın ne isterse düşünmesi ve ne düşünürse söylemesi gerektiği kuralını koymasıdır.” Sayfa 385

Kitap okuma süreci kolay olmadı. Kitabı okurken farklı kaynaklardan yazarın biraz hayatını ve birazda düşüncülerini içeren kaynakları da paralel olarak okudum, dinledim. Sonuç  başta da belirttiğim gibi kafam hala karışık 🙁  Kitaptan çıkardığım sonuç insan düşünceleri özgür olmalı ve düşüncelerini özgürce ifade etmelidir. Kitabı Mukaddes’in kronolojik tarihi içinde hatalar olduğu da veriler ile desteklenmiştir. Bu konu ile ilgili yazılanların doğru yada yanlış olduğunu söylemek bilgi birikimi gerektiğinden  şimdilik okuduğum ile ve soru işaretlerim ile birlikte kaldım.

Kütüphanemde bulunması beni mutlu  ediyor.

Kitaplarla kalın , umutlu, mutlu, huzurlu kalın.

Ocak 2024

@gezipduru_ys

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .