Kitap
Huzur- Ahmet Hamdi Tanpınar
“Huzur’un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini “huzur”a kavuşturacak bir “iç nizam”ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hakim olan Mümtaz’la Nuran’ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, adeta bir roman kahramanı gibi elen alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının “huzursuzlukları”nı dile getiriyor denebilir.” ( Arka Kapak yazısından)
Kitaplığımda göz gezdirirken birdenbire uzun zamandır okunmayı bekleyen Huzur kitabı dikkatimi çekti. (Her kitabın okunma zamanı olduğunu ve okunmak istediğinde bir şekilde bizi kendisine çektiğini düşünürüm.) Önce arka kapak yazısından başladım sonrasında kitabın kapağını açtım ve “Huzur”a giriş yaptım. Sık sık karşıma çıkan bir kitap olduğundan okumaya baya hevesle başladım. Açıkçası okumaya başladığımda evet yazıldığı yıla göre gerçekten kayda değer bir anlatım gücüne sahip ama sayfalar arasında ilerlerken bana sürekli Marcel Proust’u hatırlattı. Proust’u anımsatmasının sebebi bir konunun, bir eşyanın, bir görüntünün gereğinden fazla ayrıntılı şekilde anlatılmasıydı. Swan’ların Tarafı’nda da bu şekilde yoğun bir tasvir olduğundan açıkçası kitabın diğer ciltlerini okuyamayacağıma karar vermiştim. Ahmet Hamdi Tanpınar onun kadar olmasa da yine de zaman zaman sayfayı çevirme ihtiyacı hissettirdi ki bu beni akıcı okuma dışına çıkardığı için pek hoşlanmadım. Benim okuma sürecimi sekteye uğratsa da bu betimlemeleri özellikle sevenler için çok uygun bir kitap okuma süreci olabilir.
Kitaptan birkaç alıntı yaparak yazımıza devam edelim.
“Bu eski şark değildi, yeni de değildi. Belki iklimini değiştirmiş zamansız hayattı.”
“…Bunu yaparken içinde bir taraf, çocukluğunda olduğu gibi Allah’tan bir şey istemesini söylüyordu. Fakat Mümtaz artık güncelik işleriyle içindeki Tanrı düşüncesini karıştırmak istemiyordu. O, insanda yıpranmamış, sağlam, her türlü tecrübeden uzak, yalnız hayata dayanmak için kuvvet veren bir memba gibi durmalıydı.”
“Niçin bugünü yaşamıyorsun Mümtaz? Neden ya mazidesin, ya istikbaldesin. Bu saat de var.”
“İnsanoğlu güzel şeye düşmandı. Nasıl bilmeden kendi saadetini, başkasının saadetini yıkmak isterdi! İnsanoğlu huzurun, iyiliğin düşmanıydı, kendi kendisinin düşmanıydı.”
“Kafamla vücudumun arasında ne kadar mesafe var?”
“Huzurdan bahsediyordu. Peki benim huzurum nerede kaldı? Ben yok muydum ? Bu kadar yalnız ne yapacağım? Hemen hemen genç kadının kelimeleriyle konuşmuştu. ‘Huzur, iç rahatı…Huzuru Nuran’da değil, içimde aramalıyım.”
İstanbul’un semtleri, savaşın ayak sesleri, musiki, yeni ve eski çatışması, hastalıklı bir aşk, vatan , millet, din, eğitim, ruh hallerindeki çeşitlilik, yaşama bağlanma, intihar, hastalık ve daha nice nice konu başlıklarına dokunan bu kitabı okumanın huzuru ile kitabı bitirerek okunmuş kitaplarım arasına ekleyebilirim.
Huzur kitabı huzur verir mi diye soracak olursanız buna şu şekilde yanıt verebilir. Huzuru dışarılarda arama, onu ancak içinde bulabilirsin.
Keyifli okumalar.
NİSAN 2024