Gezi
San Gimignano Gezimiz ve İşkence Müzesi
Bugün “Ortaçağ’ın Manhattan’ı” olarak anılan ve namı diğer Güzel Kuleler Şehri olan San Gimignano’dayız.
San Gimignano, merkezi İtalya’nın Toskana bölgesinde yer alan Siena’ya bağlı çok iyi korunmuş bir Ortaçağ kasabası. Etrafı surlarla çevrili, bir tepenin üzerine kurulu olan San Gimignano; uzun ismi San Gimignano delle Belle Tori’nin tepeden üzüm bağlarını gören müthiş manzarasını seyrettikten sonra kasabasının giriş kapısına doğru yöneldik. Girişten itibaren seramik tasarımları, hediyelik eşya dükkanları, kafeler, biraz ilerlediğimizde de kuleleri ile kasaba bize merhaba dedi.
Sokak aralarını ve meydanlarını anlatmadan önce kasabanın tarihine çok kısa göz atalım ve kasabaya dair bazı rivayetleri aktaralım. Her devirde zenginliği gösterme ve dolayısı ile güç dengelerini kurma çalışması farklı farklı karşımıza çıkar. Burada da soylu aileler güçlerini göstermek amacıyla kuleler inşa ettirmişler ve inşa ettirdikleri kuleler ne kadar yüksekse aileler o denli zengin sayılmış. Aristokratlar en uzun benim kulem olacak yarışına girdiklerinden zamanla belediye binasından daha uzun kule yapılması yasaklanmış. Bu kez aristokratlar bu yasağı kendilerince delmek ve güç gösterisine devam edebilmek adına ikiz kuleler yapmaya başlamışlar ve sonuç olarak kasaba da toplam 76 kule yükselmiş ancak bugüne kadar 14 bazı kaynaklara göre ise 13 tanesi ulaşmış. (Günümüzde kulelerden sadece Torre Grossa turistlere açıktır ve kalan kuleler içindeki en yüksek kuledir. Çıkmadan sizi 200 den fazla merdivenin beklediğini söylemeden geçmeyeyim.)
Ortaçağ mimarisini yansıtması ve bugüne kadar koruması nedeniyle UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan kasabanın kuleleri hakkında rehberimizden dinlediğimiz şu rivayeti de anlatmadan geçmeyelim. Floransa o zaman güçlü bir yapıya sahip olduğundan kasabayı haraca bağlamak istemiş. Haraçlar sadece maddi olarak değilmiş, kasabanın kadınlarına Floransalılar tarafından el konuluyormuş ve kasabalılar bu duruma karşı önlem olarak kulelerin giriş kısımlarına bölmeler yaparak kadınlarının bir kısmını saklamışlar.
Bir bilgi de ticari zekalarına ait … Hac döneminde Roma’dan gelen bütün kervanlar kasabada mola verirmiş. İsa’nın gerildiği çarmıhı, kolyeye çevirmeyi akıl etmişler ve yaptıkları minyatür haçları deri şeritlere bağlayıp kolye olarak satmaya başlamışlar.
Sırada San Gimignano’nun en büyük meydanlarından biri olan Piazza Della Cisterna var. Bu meydanda 13.-14. yüzyıla ait kule ve 1237’den kalma bir kuyu var. Bazı turistler kuyuya para atıp dilek tutuyorlardı. Meydan da ayrıca 1311 yılında inşa edilmiş Palazzo Communale yani belediye binası, tiyatroya dönüştürülen Podesta Sarayı’nı ve Saat Kulesi’ni de görebilirsiniz.
Bu meydanda ayrıca Gelateria Dondoli‘nin önündeki kuyrukları göreceksiniz. Bu kuyruğun nedeni üst üste iki yıl ‘’Dünyanın en iyi dondurması’’ ödülünü kazanması. Yedik, beğendik ama ödüle değer miydi bilemedik.
Ortaçağ, kilisenin her alanda söz sahibi olduğu, Katolik Kilisesi’nin geniş topraklara, sınırız ekonomik güce eriştiği, kilisenin koyduğu kuralların tanrının sözü olarak kabul edildiği, dolayısı ile bu düşüncelere aykırı fikirlerin dile getirilmesinin mümkün olmadığı zift gibi karanlık bir dönemdi. Dolayısı ile farklı görüşlerin dile getirilmesi ve hatta düşünülmesi bile kabul edilemezdi. Bu nedenle bu kişilerin kilisenin düşünce sistemi içinde hareket etmelerini sağlamak için akla hayale gelmeyecek işkence aletleri üretmişler ve bunları din adına, kutsallık adına kullanmışlar. Bu nedenle kasabaya gittiğimizde bu aletleri gidip görmeye karar verdik. Neler yok ti ki içeride… Vücudun çeşitli bölümlerini delen lahitler, işkence sandalyeleri, dizleri kırarak bedenler ayıran aletler, vücudu ikiye ayıran testereler…
Bu kasaba açıkçası aklımızda daha çok İşkence Müzesi ile kalacak. İnsan hem iyiyi hem kötüyü içinde barındırıyor. İnsanoğlu bilimde çığırlar açıyor, fezaya çıkıyor, her an konfor alanımızı genişletecek bin bir türlü teknolojik alet üretebiliyor ama bu aklı kötüye kullandığında da korkunç sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Müze çıkışında BATI-UYGARLIK dedikleri şeyin de bunlar üzerine inşa edildiğini düşünmekten kendimizi alamadık.
Her daim gezip, görmemiz dileğiyle.
Temmuz 2021