Gezi
Bükreş -Transilvanya Şatolar Turu
Üzerinden uzun bir süre geçmiş olmasına ve gezi sırasında edindiğimiz bazı bilgileri unutmuş olsak da fotoğraflara baktığımızda Romanya gezimizi yazmasak olmaz dedik. Aklımızda ve gezi listemizin başlarında olmamasına karşın vizemiz varken ve kısıtlı bütçe ile nereye gidebiliriz diye düşünürken karşımıza Romanya turu çıktı. Tur detaylarına bakınca neden olmasın dedik ve hemen turu satın aldık. Gezimizin ilk günü yolda geçti diyebiliriz. Kadıköy Evlendirme Dairesi önünden 20:30’da tur otobüsüne bindik ve Edirne üzerinden Kapıkule sınır kapısına ulaştık. Pasaport işlemlerimiz sonrasında Bulgaristan üzerinden geçerek sabahın erken saatlerinde Bükreş’e vardık . İlk durağımız da kahvaltımızı yaparak ve sonrasında çevrede yürüyüş yaparak uyuşmuş bacaklarımıza açma germe hareketleri yaptırdık.
Ülkede ilk durağımız küçük Paris diye adlandırılan Bükreş şehir merkezi oldu. Paris’e gitmişliğimiz var 🙂 Neresi ne kadar Paris’e benzer bilemedik ama ilk gözlemimiz Tuna Nehri’nin Dimbovita kolu üzerinde yer alan güzel bir kent olduğu. Meydanları, tarihi eserleri, sütunlu cephesiyle Romanya Büyük Kütüphanesi, Zafer Takı, Bükreş Üniversitesi Binası, Milli Tiyatro, Çavuşesku tarafından yaptırılan Parlamento Binası, Kraliyet Sarayı, Cretulescu Kilisesi, St. Stavropoleos Kilisesi gibi yapıları ile de dikkate değer bir yer.
Bükreş de Herăstrău Parkı içinde bulunan Dimitrie Gusti Ulusal Etnoğrafya müzesine gittik. 17.-20. yüzyıl arasında inşa edilmiş otantik köy evlerini gördük. Evler Romanya kırsal mimarisini sergilemek üzere özenle seçilmiş ve bulundukları yerden alınarak park içinde yeniden inşa edilmişler.
Ertesi sabah Transilvanya turumuza başladık. Asıl ismi Macarca Erdély, Rumence Ardeal, Sırp, Bulgar ve Yunan dillerinde ise Erdel olarak kullanılmış ancak diğer Avrupa ülkeleri aynı bölgeye genellikle Transilvanya ismini vermişler. Tur programı içindeki ana başlığımız ise şu şekilde idi: Transilvanya – Drakula Şatosu (Sinaia-Bran-Braşov). Öncelikle Sinaia’dan başladık ki buradaki durağımız Peles Kalesi ve Şatosu oldu. Muhteşem görüntüsünün yanı sıra bir diğer bilinen özelliği, Avrupa’nın elektriğe sahip olan ilk kalesi olması.
Sırada Bran yakınlarında bulunan Bram Stoker’ın hayali karakteri olan Drakula’nın kalesi var. Turizm pazarlaması olarak şatonun odalarına Drakula’nın kıyafetleri serpiştirilmiş ama pek dikkate değer şeyler değildi.
Braşov kentine geçiyoruz. Cadde aralarında gezerek, yemek yiyerek bu son durağımızın keyfini çıkarttık.
Gezdik, gördük, döndük . İyi mi yaptık bizce evet 🙂 Buraları görmeden olmaz mı diye sorarsanız artık bu zamanda herkesin bütçe kısıtlamasına gittiğini, Euro ve doların jet hızıyla fırladığını düşünürsek elbette gezi listemizin en başında yer almazdı. Şartlar, kurların o dönemde bu kadar yüksek olmaması, vizemizin denk gelmesi gibi birçok artısı olduğu için iyi ki gidip görmüşüz diyoruz.
Darısı en kısa sürede başınıza diyelim. Yeni yolculuklarda görüşmek dileğiyle.
Temmuz 2022



































