Connect with us

Gezi

Hallstatt Gezimiz

Published

on

Yaz tatili zamanı yaklaştıkça “acaba nereye gitsek” düşüncesi sanırım herkesin ortak düşünce noktalarından biridir. Yine böyle bir dönemde nereye gitsek araştırması yaparken fotoğraflarını gördüğümüzde evet şimdi burada olmak vardı dediğimiz yerlerden birisi karşımıza çıktı . Avusturya- Hallstatt. Yaz mevsimi görsellerine baktıkça içimiz ısındı, ısındıkça da  sonunda buraya gitmeye karar verdik. Ağustos ayında gittiğimizde hava güzel, biz de güzel oluruz dedik ama nazar mı diyelim 😊 bahtsızlık mı diyelim !!! doğa ananın işlevini yerine getirmesi mi diyelim bilemedik, gittiğimizde resmen gök yarıldı ve tüm göz yaşlarını  bir anda üzerimize akıttı. Bundan dolayı aşağıda göreceğiniz fotoğraflar sıcak yaz günlerinden kalma değil de sanki kasvetli kış günlerini hatırlatacak size ama olsun yine de Polyanna ile kol kola girip yağmur altında sakin sakin gezelim . Şeker değiliz ki eriyelim canım !!!

Almanya -Avusturya sınırında olan Salzburg şehrinin 80 km. güneydoğusunda bulunan etrafı dağlarla çevrili bu göl kıyısında güzel manzaralar sunan kasaba 1997 yılında UNESCO dünya mirası listesine alınmış. Özellikle fotoğrafçıların ana güzergahları arasında yer alan bu şirin yer -yazın daha da şirin – Çinliler tarafından öyle sevilmiş ki kendi ülkelerinde 2011 yılında Guangdong eyaleti Huizhou da tam ölçekli olarak Halsttat’ın kopyasını inşa etmişler.

Göz zevkinizi doyuracak bu şirin kasabada daracık sokaklar arasında salınmak, yamaca kurulmuş evlerin mimarisi yapısını incelemek,  sicim gibi yağan yağmura rağmen göl kenarında  huzur içinde yürümek ayrı bir mutluluk kaynağı. Özellikle Salzkammergut’ta (Göller Bölgesi olarak geçiyor) Obertraun, Bad Goisern ve Hallstatt kasabalarını birbirine bağlayan Hallstatter See Gölü  ve dağların üzerine oturup bizi izleyen sis tabakası ayrı bir görsel güzellik sundu. Yazın giderseniz göl kenarında yer alan kafelerde oturup bu tablo gibi manzarayı seyretmeye doyum olmayacaktır eminim.

Kasaba çok küçük olduğundan çok kısa bir yürüyüş ile meydana geliyorsunuz ki yuvarlak formda inşa edilmiş bu meydanın ortasında Kutsal Üçlü (baba, oğul ve kutsal ruh) heykeli bulunuyor. Çevresinde de kafeler, rengarenk evler, hediyelik eşya dükkanları  … İnternette şöyle bir bilgi yer alıyordu  1700’lü yıllarda çıkan bir yangınla tamamen yıkılan meydan ve çevresi aslına tamamen uygun ancak taş binalarla yeniden yapılmış.  O halini bilemem ama bu hali özenle dekore edilmiş film seti havasındaydı.

Biraz eğimli bir yoldan yürüyerek  St. Michael Şapeli’ne vardık. 12. yy dan kalan şapel her yıl muazzam bir turist akınına uğruyor ki bunun nedeni, 1700 ‘lü yıllardan itibaren kilise yeni definlere yer açabilmek için eski kafatasları ve kemikleri mezardan çıkararak güneşte beyazlaması için bekletiyor ve sonrasında beyazlayan bu kemikleri kemik evinde korumaya alıyormuş. Kafataslarına farklı semboller yapılarak bunlar sınıflandırılıyormuş ki bu sembolleri meşe ağacı yaprağı, defne yaprağı, sarmaşıklar ve güller oluşturuyormuş. (Sırası ile şan ve şöhret sembolü, zafer sembolü, yaşam sembolü ve sevgi ve aşkın sembolü) Bu  kafatası seremonisi Katolik kilisesinin ölüleri yakmayı serbest bırakmasından sonra  kaldırılmış. Burada ki  asıl amaç depolama işlevi olmakla birlikte günümüzde bu durum turistik bir gezintiye dönüşmüş. Biz şapelin açık olduğu saate denk gelemediğimiz için şapelin içini göremedik ama mezar alanını görebildik. Mezarlıkları bile güzeldi.

Şapelin olduğu tepeden aşağıya baktığımıza biraz ileride 18.yy’dan itibaren kasabadaki Protestanların ibadethanesi olan ve bütün Hallstatt fotoğraflarında dikkatimizi çeken Evanjelik Kilisesi’ni gördük.

Gittiğinizde  zaman sınırlamanız yoksa gezebileceğiniz 2 yer önerisi de verelim.

  1. Dünyanın en eski tuz madenine köyün girişinde yer alan otoparkın yanındaki füniküler  ile çıkabilirsiniz. Yukarı çıktığınızda ayrıca gözlem noktasına giderek kasabanın o müthiş manzarasına yukarıdan da tanıklık edebilirsini.
  2. Meydana 2-3 dakika mesafede olan  Arkeoloji Müzesini ziyaret edebilirsiniz.

Bu güzide kasaba ile güneşin bize gülümsediği, gökyüzünün bize güzel fotoğraf kareleri sunacağı  bir vakitte tekrar görüşmek dileğiyle diyerek vedalaştık.

Keyifli, bilgilendirici, eğlenceli, süprizlerle karşılacağınız seyahatleriniz olması dileğiyle .

EKİM 2025

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .

Continue Reading