Gezi
Efes Antik Kenti/ Efes Müzesi Gezimiz
“Az gittik uz gittik. Dere tepe düz gittik.” Dönüp baktık ki, bir arpa boyu yol almışız.
İzmir/Birgi gezimiz sonrasında yol bizi Selçuk İlçesi sınırları içinde yer alan Dünya Miras Listesi’ne alınan Efes Ören Yeri’ne doğru yönlendirdi. Bu miras listesi alanında Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi (Selçuk Kalesi, St. John Bazilikası, İsa Bey Hamamı, İsa Bey Camii, Artemision), Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi bulunuyor. Biz bunlar arasında yer alan Birgi/Ayasuluk Tepesi ve Meryem Ana Evi’nden aşağıdaki gezi yazılarımızda bahsetmiştik.
https://www.gezipduru.com/2018/06/25/efes-antik-kenti-meryem-ana-evi-yedi-uyurlar/
https://www.gezipduru.com/2018/04/06/izmir-birgi-ve-efes-antik-kenti-gezimiz/
***Fotoğrafların üzerine tıklayarak fotoğrafları büyütebilirsiniz.
Şimdi sırada Dünya Miras Listesi’nde yer alan antik dönemlerde bilim, kültür, sanat ve uygarlık merkezi olmuş, her yıl binlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapan Efes Antik Kenti var. Birgi de gezip dolaştıktan ve ruhu dinlendirdikten sonra sabah erkenden yola koyulduk ve neredeyse açılış saatinin başında danışmadan aldığımız Müze Kart ile Efes Antik Kenti’ne giriş yaptık. Tavsiyemiz bizim gibi müze, antik kent gezmeyi seven bir çift iseniz mutlaka en kısa süre içinde birer Müze Kart edinin. Türkiye’nin bir çok yerinde geçerli olan bu kart ile 1 yıl boyunca dilediğinizce gezebilirsiniz.
Kartımızı okuttuktan, yanımızda su ve atıştırmalık bir şeyler olduğunu kontrol ettikten sonra antik kent içinde Kuretler Caddesi’nde ilerlemeye başladık.
Gezeceğimiz bu antik kent hakkında öncelikle biraz kitabi bilgiye yer verelim verdik. Antik Efes kentinin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına kadar iniyor. Liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmış ve dönemin en önemli dini ve ticari merkezlerinden biri olmuş. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından Bülbül ve Panayır dağları arasındaki vadiye M.Ö. 300 yıllarında kurulmuş. Efes, Bizans döneminde tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiş. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış.
Antik dünyanın önemli liman kenti, politik ve ticari merkez, bilim, kültür ve sanat alanlarında önemli rol oynamış Efes tarih boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları da geniş alanlara yayılmış. Efes’teki ilk arkeolojik kazılar British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlamış. Wood’un ünlü Artemis Tapınağı’nı bulmaya yönelik bu çalışmalarına 1904 yılından sonra D.G. Hogarth devam etmiş. 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında kesintiye uğrayan çalışmaları 1954 yılından sonra aralıksız devam etmiş. 1954 yılından itibaren Efes Müzesi de T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına kazı, restorasyon ve düzenleme çalışmalarına başlamış.
Bu bilgiler ışığında antik kente Kuretler Caddesi’nden yürüyerek başladık. Mermerlerle kaplı bu alan Herakles Kapısı’ndan Celsus Kütüphanesi’ne kadar uzanan, Traianus Çeşmesi, Hadrianus Tağınağı ve Skolastika Hamamları gibi yapıları görebileceğiniz bir cadde. Ama önce Efes Antik Kenti’ne girdiğinizde biraz ilerlediğiniz zaman sağ tarafta tiyatro alanına benzer bir alan göreceksiniz ki burası Odeon. 13 basamaklı, yarım daire biçiminde oturma alanlarına ve bir sahne binasına sahip olan Odeon da kent meclis üyeleri toplanarak şehrin geleceğiyle ilgili toplantılar yaparmış. Diğer bir kullanım alanı olarak da mevcut üyeler için müzik gösterileri ve yarışmalarda düzenlenirmiş.
Kısa bilgi…Kuretler Caddesi denilmesinin nedeni bir rivayete dayanıyormuş. Efes’teki rahip sınıfına mitolojide yarı tanrı olarak bilinen Kuretler adı verilmiş. Kentin en işlek caddesi olması ve caddenin başında bulunan sütunlarda bu yarı tanrıların isimlerinin yazılı olmasından dolayı da buraya Kuretler Caddesi denilmiş.
Traianus(Trajan) Çeşmesi
Bu cadde üzerinde Hadrian Tapınağı’nın az ilerisinde yer alan çeşme, Tiberius Claudius Aristion ve eşi tarafından M.S. 102 ve 114 yılları arasında Ephesoslu Artemis ile İmparator Traianus (M.S. 98–117) onuruna 2 katlı ve 9,5 metre yüksekliğinde yapılmış. Ancak çeşitli restorasyon çalışmalarının ardından günümüzde tek katlı bir yapı olarak karşımıza çıkıyor ki burada yer alan heykelleri bugün Efes Müzesi‘nin “Çeşme Kalıntıları” bölümünde görebilirsiniz.
Efes’teki Hadrianus Tapınağı, gösterişli ve belki de biraz süslü olması nedeniyle antik kentin en göz alıcı yapılarından ikincisi denebilir. İlki açık ara ile Celsus Kütüphanesi. Bu anıt tapınak, Efes’e kültürel ve ekonomik anlamda katkısı olan, sanata düşkünlüğü ile bilinen, Helenistik döneme hayranlık duyan, kendi yazdığı şiirleri ile de tanınan, imparatorluk yönetimi sırasında barışçıl bir politika izlemeye çalışan ve MS 128 yılında Efes’i ziyaret eden Roma İmparatoru Hadrianus’ın onuruna yapılmış. Hadrianus Tapınağı M.S. 4. yüzyılda kısmen yıkılmış olması nedeni ile yeniden inşa edilmiş ve o dönemin tarihlerini gösteren 4 adet kabartma eklenmiş. 4 korint sütunun* taşıdığı ve kavisli bir kemere sahip olan Hadrianus Tapınağı’nın kemerinde Şans Tanrıçası Tike, arkasında ise Medusa kabartması var.
*Korint Sütun : Korint düzeni, sütun başlarının akantus yapraklarıyla süslendiği ve sütunların bir kaide üzerine oturtulduğu, klasik mimarideki üç düzenden biri.
Cadde üzerindeki Skolastika Hamamları, kaynaklarda geçen bilgilere göre Latrina (Tuvalet) ve Aşk evleriyle birlikte M.S.1.yüzyılda inşa edilmiş ve inşaat sırasında birbirlerine geçitler ile bağlanmış. 4. yüzyılda ise dönemin soylu Hristiyan kadını Skolastika tarafından genişletildiği için onun adı ile anılmış. Roma hamamlarının genel özelliği sıcak su, ılık su, soğuk su ve soyunma odası şeklinde 4 bölümden oluştuğundan Skolastika Hamamları da bu şekilde yapılmış. Sınıf ayrımı olmadan tüm Efes halkının yararlandığı bu hamamlar ücretsiz olup sadece temizlenmek için değil, eğlenmek ve sosyalleşmek içinde bir araç olmuş.
Efes de gezerken nedense !!! 🙂 rehberlerin can kulağı ile dinlendiği yere yani Celsus Kütüphanesi’nin karşısında yer alan Aşk Evi’ne geldik. Bir liman kenti olduğundan özellikle denizcilerin uğrak yerlerinin başında gelen Efes de yürüyüş yolundaki döşeme taşı üzerine bir sol ayak figürü ve kadın figürü kazınmış. Bu figürün tarihteki genelev reklamı olduğu, ayrıca bu ayak izinin Efes’in en iyi ve çok aranan kadınının sol ayağının izi olduğu, bu evler ile Celsus Kütüphanesi’ni birbirine bağlayan bir yeraltı geçidi olduğu söylentiler arasında.
Sırada Latrina var. Üç tarafı mermerden oluşan, aralarında bölme bulunmayan yan yana dizilmiş günümüzdeki klozet şeklindeki tuvaletler. Oturak yerlerinin hemen önünde içinden sürekli su akan ve taharet temizliği için kullanılan bir kanal var. Bu deliklerin 3 metre kadar altında kanalizasyonun olduğu ve tuvaletin arkasında bulunan hamamda kullanılan suların bu kanallardan geçerek böylelikle dışkıların taşındığı ve koku sorununun da bu şekilde çözüldüğü düşünülüyor.
Kuretler Caddesi sonunda Celsus Kütüphanesi tüm ihtişamı ile sizi karşılayacak ama ondan önce sol tarafınızda kalan, teraslar üzerinde yapılmış, antik dönemde Efes’in ileri gelenlerinin yaşadığı Yamaçevler’i görmelisiniz. İlk inşa tarihi M.S. 1. yüzyıl olarak belirlenen evlerin içinde çeşmeler ve yerden ısıtma sistemleri olduğu tespit edilmiş.
Evlerin tabanlarında yer alan mozaiklere zarar vermemek ve yapıyı korumak adına camdan yapılmış bir platform üzerinde sağlı sollu bakarak ve şaşırarak ilerledik. Küçük bir bilgi daha verelim. Burada Müze Kart geçerli değil. Bu değişik yapıyı görebilmeniz için buraya girişte ayrıca ödeme yapmanız gerekiyor. Sanırım burada hararetli şekilde devam eden kazılar için kaynak oluşturulmaya çalışılıyor. Değer miydi ? diye sorarsanız bu sizin ilgi alanınızın ne olduğuna bağlı olarak değişir. Antik dönemin yaşamına ait bir yerleşim alanı görmek ve ödediğimiz ek giriş ücreti ile kazılara bir nebzede katkıda bulunmak olarak bakarsak kesinlikle değdi. ( 2019 da en son kişi başı bilet fiyatı 15-TL idi.)
Kuretler Caddesi’nde ilerlediğinizde karşınızda göreceğiniz o güzel yapı Efes Antik Kenti denilince ilk akla gelen ve en çok fotoğrafı çekilen Celsus Kütüphanesi. Farklı kaynaklarda farklı tarihlerde yapıldığı belirtilse de M.S 135 yılında yapıldığı genel kanaatler arasında. Efes Valisi Julius Celsus Halemaeanus’un vefat etmesinin ardından oğlu Julius Agiula tarafından babasına ithafen yapılmış. Kütüphanede bulunan lahitte Celsus’un yattığı iddia edilse de bu kesinlik kazanmamış. Lahitin bulunduğu yerde ki heykeli İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer alıyormuş. Kaynaklara göre kütüphanede yaklaşık 9.500 ile 12.000 arasında kitap rulosu bulunduğu tahmin ediliyor.
Çeşitli depremler gören kütüphane birçok kez restorasyon görmüş ancak ön bölüm bugüne kadar bütün haşmeti ile ayakta kalabilmeyi başarabilmiş. Kütüphanenin ön bölümünde 4 ayrı heykel göreceksiniz. Celsus’un niteliklerini ortaya koyan bu heykellerden soldaki heykel Bilgelik (Sophia), ikincisi Erdem (Arete), üçüncüsü zeka (Ennoia) dördüncü sıradaki ise ilimi (Episteme) temsil ediyor. Pek çok tarihi eserimizin başına gelenler gibi bu heykellerin orijinalleri 1910 yılında Viyana’ya götürülmüş. Ve heykellerin aslı Viyana Ephesos Müzesi’nde sergileniyormuş. Bizim gördüklerimiz ise bunların birebir kopyaları, bu durum çok üzüntü verici.
Antik dünya tiyatroları arasında önemli bir yere sahip olan Efes Antik Tiyatrosu’na doğru gitme zamanı. Büyük Tiyatro ile Celsus Kütüphanesi’ni birbirine bağlayan Mermer Cadde üzerinde ilerlerken yolumuz üzerinde sol arka tarafta kalan Agora kalıntılarını görüp ve bir iki kare fotoğraf çekip ilerledik. Tiyatronun ilk inşa edildiği tarih Helenistik döneme ait iken sonrasında İmparator Cladius döneminde yeniden inşa edilmeye başlanmış ve son durumuna yaklaşık M.S. 117 yıllarında ulaşmış. Roma imparatorluğu döneminde tiyatro ve gladyatör gösterilerinin, konserlerin merkezi olmuş ve halkın toplandığı bir toplantı alanı görevini de üstlenmiş. Ayrıca St.Paul’ün vaazlarının gerçekleştiği yer olması nedeniyle de burası Hristiyanlık adına çok önemli bir yer. Tiyatro, 3 katlı ve kimi kaynaklara göre 25 bin, kimi kaynaklara göre de 24 bin kişi kapasiteli, izleyici alanı 215 derecelik açıya sahip.
***Tiyatro yakın tarihte Efes Festivali kapsamında konserlere ev sahipliği yapsa da, mevcut eserlerin yüksek ses desibelinden zarar göreceği düşüncesi ile artık kullanılmıyor.
Çağımız insanları için önemi olmasa da Antik çağ insanları için büyük önem taşıyan Mil Taşları’na yer vermeden geçemedik. Zamanında bu taşlar insanların yönlerini bulmalarını sağlamış ve merkezden ne kadar uzaklıkta olduklarını göstermiş. Bu taşlar dönemlere göre farklı isimler ile adlandırılmış. Helenistik dönemde stadia (185 metre) denilirken Roma döneminde Milla Passuum (bin adım) ismini almış. Mil taşlarının üzerine o dönemin imparatoru kim ise onun adı kazınarak belirgin olması adına da bu isimler kırmızıya boyanmış. İmparator öldüğü zamanda adı taşlardan kazınıp silinerek, yeni dönem imparatorunun ismi yazılırmış.
Sıra geldi Tanrıça Artemis’e ithaf edilen ve M.Ö 550 yıllarında tamamlanan Artemis Tapınağı’na. Kaynaklarda diğer adı Diana Tapınağı olarak geçiyor. Dünyanın Yedi Harikası arasında yer alan bu tapınağı gördüğünüzde bu mudur diyeceğiniz kesin. Çünkü tapınağı oluşturan taşlar sökülerek İsa Bey Camii ve başka yerlerin yapımında kullanılmış. Sel suları, deprem gibi doğal afetler nedeni ile yıkılan tapınaktan bugün kalanlar, bir antik sütun ve antik döneme ait taşlardan ibaret.
Antik kenti gezdikten sonra Efes Müzesi’ne uğramamak olmazdı, kesinlikle bir şeyler eksik kalırdı. Önemli eserleri barındırması ve ziyaretçi kapasitesi ile Türkiye’nin en önemli müzelerinden biri olan Efes Müzesi’nde ağırlıklı olarak çevresinde bulunan antik kentlerden getirilen eserler sergileniyor. Eserler bulundukları yerlerin adlarına göre ayrılmış salonlarda sergileniyor. Bu salonların dışında müze içinde ve dışında da bir çok tarihi eser yer alıyor. Kaynaklarda 64.000 adet (https://izmir.ktb.gov.tr/TR-77103/selcuk-efes-muzesi.html ) eser bulunduğu belirtilse de her geçen gün yapılan kazılar sonucunda büyük bölümü Efes kazılarından olmak üzere bulunan eserlerde müzeye dahil ediliyor. Bu yeni kazılarda bulunan eserlerde ‘’Yeni Buluntular Salonu’nda sergileniyor. Müze salonlardan, bölüm, galeri ve avludan oluşuyor. Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonu, Sikke ve Hazine Bölümü, Mezar Buluntuları Salonu, Efes Artemis Salonu, İmparator Kültleri Salonu, Arasta Bölümü, Antik Çağ’dan – Osmanlıya Bölümü, Müze avlusu.
Müzede çok çeşitli ve kayda değer eserler olmakla birlikte aşağıda ilk fotoğrafta yer alan Efesli Artemis heykeli en ilginç olanıydı. Artemis, Zeus’un kızı ve Apollon’un kız kardeşi ve ay tanrıçası olarak da bilinir. Ayrıca ölümlülere salgın hastalıklar ya da ani ölümler gönderme ve hastalıkları iyileştirme gücüne sahip. Doğa tanrısı olarak da hayvanların efendisi. Kazılar sırasında bulunan Efesli Artemis’in ise bir Anadolu tanrıçası olan Kibele’nin bir versiyonu olduğu sanılıyor. Dayanaklardan bir tanesi çok memeli Tanrıçanın, Efes’te basılmış paraların üzerinde başında Kibele’nin bir özelliği olan bir taç ile resmedilmiş olması. Efes’e ne zaman geldiği saptanamasa da değişik dinlerin etkisi altında çeşitli evreler ve değişimler geçirerek Efesli Artemis’e dönüşmüş ve çok değerli kültür varlıklarımız arasına girmiş.
Antik dünya içindeki gezimiz şimdilik burada sona erdi. Efes’e gittiğinizde bu dünyaya uğramayı es geçmeyin deriz. Bireysel olarak alınan giriş biletleri bütçeyi sarsabileceğinden mutlaka Müze Kart alın ki o çevrede bulunan diğer yerleri de ücretsiz gezme imkanınız olsun. Kart bir yıl geçerli olduğundan diğer illerimizdeki güzide müzeleri, sergileri, antik kentleri de ücretsiz gezebilirsiniz. Yazımızı bitirmeden önce fotoğraflarımız içinden seçtiğimiz Efes Antik Kenti’ne ait birkaç kare fotoğraf daha paylaşmak istedik.
Sağlıklı, bol gezmeli, görmeli, keyifli, çok gülmeli yolculuklarınız olması dileğiyle .