Connect with us

Gezi

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi / Sakura Zamanı

Published

on

İstanbul sınırları içinde yaşayanlar hafta sonu yaklaşınca İstanbul’a uzak olmayan, yeşillikler içinde huzur bulabileceği yerleri araştırmaya, acaba nereye gitsek diye düşünmeye başlar. Şimdi size İstanbul’dan ayrılmadan, gözlerinizin yeşile doyacağı, buraya daha önceden neden hiç gelmedim diyeceğiniz, stresden uzaklaşıp doğaya karışacağınız ve muhteşem bir emekle ortaya çıkarılmış bir bahçeden bahsedeceğiz.

Cumartesi günü, her daim öncelikli tercihimiz ve uğrak yerimiz olan Parfe Mio da dostlarla kahvaltı ettik.
Sohbetle taçlandırılan enfes bir kahvaltının ardından Ataşehir’de bulunan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ne gittik.
Parka girerken güvenlik görevlisi parkın açılış kapanış saatini ve istersek bağış yapabileceğimizi bize iletti. Birkaç yerde parka girerken zoraki olarak bağış alındığını okudum. Bence bu durum yanlış anlamadan kaynaklı olmalı,  bize nazikçe söylendi.
Parkın içindeki ücretsiz otoparka aracımızı park ettik. Parka giriş kapısı diyebileceğımız yere doğru ilerledik. Öncelikle alt geçitten geçerek 8 ayrı adadan oluşan bu güzel bahçeye girdik.
Birazdan bahsedeceğimiz ilk bağlantı kanalından geçtikten sonra kendimizi doğanın kucağında hissettik. İlk düşündüğüm bu parka katkısı olan ve olmaya devam edenlere kendi adıma teşekkürü bir borç bildiğim oldu. Çünkü burası bize beton yığınlarının arasında çölde vaha gibi geldi.

Şimdi kısa bir bilgi….Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi (NGBB), 1995 yılında Ali Nihat Gökyiğit tarafından eşi Nezahat Gökyiğit adına hatıra parkı olarak kurulmuş daha sonra botanik bahçesi haline getirilmiş, 2002 yılında halkın ziyaretine açılmış ve 2003 yılında adı Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi olarak değiştirilmiş.

 

Bahçe içinde adalar adı altında bölümler bulunuyor.  Bu adalar kavşaktaki anayollar ile bağlantı yolları arasında kurulmuş. Bu bağlantı alanlarında da bahçeler içindeki bitkilerden bahseden sergi niteliğinde tüneller yer alıyor. Adalar arasındaki geçişi sağlayan bu tüneller bir nevi sergi alanına dönüştürülmüş. Ayrıca istediğiz adaya çıkış yolunuzu gösteren detaylı yönlendirme tabelaları da var.

Hava biraz serin olduğundan tüm adaları gezemedik ama gördüğümüz Ertuğrul Ada, İstanbul Ada ve Merkez Ada tüm bahçe hakkında fikir sahibi olmamıza yetti. En kısa zamanda  tekrar gidip tüm adaları teker teker gezip bu link üzerinden eklemeler yaparız diye düşünüyoruz.

Özellikle Ertuğrul Ada’yı görmek burayı ziyaret sebebimizdi. Neden mi ? Çünkü Sakura Zamanı ❤ Öncelikle bu adanın kuruluş  amacını anlatmamız ve biraz tarihte yolculuk yapmamız gerekiyor. Japon İmparatoru Meiji, yeğeni Prens Komatsu’yu 1887 yılında İstanbul’a göndermiş ve Osmanlı Sultanı’na Krizantem Nişanı vermiş. Hem iade-i ziyarette bulunmak hem de İmparator’a Devlet-i Âli Nişanı’nı sunmak  için Ertuğrul Firkateyni yola çıkarılmış.

Ertuğrul Firkateyni’nin aslında bu seyahate uygun olmadığı konuşulsa da 2. Abdülhamid, geminin durumu hakkında etraflı bir rapor hazırlanmasını istemiş ve raporda yolculuğa uygun olduğu sonucuna varılmış.  Sefer, 14 Temmuz 1889 yılında İstanbul’da başlamış ve Yokohama limanında son bulmuş. 16 Eylül 1890 yılında Ertuğrul Firkateyni, dönüş yolculuğuna başlamadan Japon makamları, başlayan tayfun mevsiminin geçmesi yönünde uyarılarda bulunmuşsa da yola çıkılmış ve çok kısa süre sonra Oşima kayalıkları yakınında tayfuna yakalanarak batmış.  587 denizci ölmüş, 69’u kurtulmuş ve kurtulanlar Japonya’da tedavi edilerek İstanbul’a getirilmiş.

Japon Sakura Vakfı,  bu facianın 115. yılında Ertuğrul Firkateyni’ndeki denizcilerin anısına her biri için sakura ağacı hediye etmiş. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nde Ertuğrul Adası’nda işte bu SAKURA AĞAÇLARI var. Anıt üzerinde mürettebatın adları yazılmış durumda.

 
 
 
 
 

Sakura Japonca bir kelimedir. Japonya’da kiraz çiçeklerinin diğer adıdır. Bu kiraz ağacının diğer kiraz ağaçlarından farkı ise çiçek açtığı halde meyve vermemesidir. Bu çiçek Japonya’da son derece önemli bir yere sahiptir. 200 adet kiraz ağacı türüne rastlayabileceğiniz ülkede kiraz çiçekleri açtığında görenlere baharın coşku ve neşesi yansır. Bu çiçek solmadan dalından yere düşer. Kiraz çiçeklerinin bu durumunu Japonların en önemli dövüş sanatçıları olan samuraylar kendileriyle özdeşleştirip kendilerinin de savaşta her an ölebileceklerine ve kiraz çiçeği gibi aniden hayatlarının son bulacağına benzetirler. Bu yüzden kiraz çiçeklerinin açma zamanı olan martın sonu ile nisanın ilk haftası kutsal olarak kabul edilen dönemdir. Alıntı:

http://www.bitkicenter.com/sakura-cicegi-anlami/

 
Bu pembeler içindeki dünyadan uzaklaşmak zor olsa da İstanbul Adası’na gittik. İstanbul Adası’nda, Galata Kulesi, Kız Kulesi ve Boğaziçi köprülerinin minyatürler var. Bu minyatürlere minnacık bir havuz eşlik ediyor ve çevresinde  dinlenmek için oturma alanları oluşturulmuş. Ayrıca bu adada etkinliklerin düzenlendiği bir amfitiyatro ve amfitiyatronun altında çiçekler sergisi bulunuyor.
 
 
 

Şehrin içindeki bu adalar grubunu mutlaka ziyaret edin. Çocuklarınız için eğitimler ve etkinlikler, biz yetişkinler içinde kurslar (Uygulamalı Bahçıvanlık Kursu / Bitki Ressamlığı Kursu / Etnobotanik Kursu/ Bitkisel Tasarım Atölyesi) ve atölye çalışmaları var.

Hava ne kadar serin de olsa, parktan ayrılırken üşümüş de olsak ne kadar iyi yaptık da buraya geldik dedik. Nefes almak, yoğun iş hayatının stresinden uzaklaşmak ve şehrin göbeğinde ruhunuzu dinlendirip huzur bulmak için haydi Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ne.

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi

Atatürk Mahallesi, Ataşehir Bulvarı, Ataşehir, 34758 İstanbul info@ngbb.org.tr0216 456 44 37

https://www.instagram.com/ozgezipduru/

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .