Connect with us

Film

Terminal (2004)

Published

on

Yönetmen: Steven Spielberg

Ödüller: Çağdaş Film Dalında Sanat Yönetmenleri Birliği Ödülü, BMI Film Music Award

Oyuncular : Tom Hanks

Catherine Zeta-Jones

Stanley Tucci

Süre : 128 dk

İMDB 7,3/10

Gerçek bir olaydan esinlenerek çekilen politik-komedi film, Doğu Avrupa’dan- Krakozya adlı bir ülkeden- New York’a gelen Viktor Navorski’nin (Tom Hanks) öyküsünü anlatıyor.

Ülkesinde askeri darbe olduğundan Viktor, New York’un JFK Uluslararası Havaalanında kalır. Pasaportu artık geçersiz olduğu için ABD’ye girme hakkını yitirir. Ülkesindeki savaş bitinceye kadar havaalanı terminalinin transit yolcular salonunda beklemek zorunda kalır.

Bekleme sürecinde kendisinin ajan olma ihtimali de dahil olmak üzere çeşitli spekülasyonlar yapılır ancak onun gerçek hikayesi başkadır. Gün geçtikçe havaalanı görevlileri ile dost olur ve bir hostesle (Catherina Zeta-Jones) aralarında duygusal bir bağ oluşur.

Havaalanının Güvenlik müdürü Frank Dixon (Stanley Tucci) Viktor’ı bürokratik bir facia olarak görür ve kendisinden kurtulmak için çeşitli çarelere başvurur.

Hikayenin gerisini filmi izleyerek öğrenebilirsiniz.

İyi seyirler.

***Filmde anlatılan hikaye gerçek olup film, 1988’den 2006’ya kadar tam 18 yıl Paris-Charles de Gaulle Havalimanı‘nda yaşayan Mehran Karimi Nasseri’den esinlenerek çekilmiştir.

İranlı Mehran Karimi Nasseri, eğitim hayatını İngiltere’de tamamlamış ve 1977 yılında ülkesine geri dönmüştür. Ancak zaman geçtikçe Nasseri’nin İngiltere’de dönemin İran Şahı Rıza Pehlevi’nin aleyhinde gösterilerde bulunduğu tespit edilmiş ve ülkeden sınır dışı edilmiştir. 1981 yılında Belçika’dan mülteci olarak kabul edilen Nasseri burada yaşarken, uluslararasında gezebilirken 1988 yılında Paris Charles de Gualle’den İngiltere Heathrow’a gitmek için uçağını beklerken içinde kimlik, mülteci belgeleri ve pasaportu bulunan çantası çalınmıştır. İngiltere’ye vardığından pasaportu olmadığından kontrolden geçememiş ve ilk uçakla Paris’e geri gönderilmiştir. Ancak hiçbir belgesi olmayan Nasseri, Fansız yetkililere kendini tanıtamamıştır. Fransa’da havaalanından çıkış izni verilmemiş olan Nasseri, havaalanının bekleme salonuna alınmıştır. Burada yaşamaya başlayan Nasseri, bir yandan havaalanından çıkış için yol ararken bir yandan da burada yaşamaya ayak uydurmaya başlamıştır. Sabahları kimse gelmeden tuvalette tıraş olup, yıkanan Nasseri havaalanı personelinin verdiği yemeklerle karnını doyurmuştur. Yıllar geçip 1992 geldiğinde Fransa mahkemesi Nasseri’nin mülteci tutuklanamayacağını ancak kanuni bir giriş izni alamayacağına da karar vermiştir. Bu gelişme üzerine Belçika hükümetine vatandaşlık belgelerinin orjinali için başvuru yapan Nasseri, ‘daha önce mülteci olarak giren ve vatandaşlık alan birinin, kendi rızasıyla ülkeyi terk etmesinin ardından yardımcı olamayacağını ve şartlar uygun olsa bile adresi olmayan birine direkt havaalanına belge gönderilemeyeceği’ cevabını almıştır. Hikayenin filmi 2004 Terminal gibi kabul edilse de, Nasseri’nin hikayesi ilk kez 1993 yılında Fransızlar tarafından ‘Lost in Transit’ filmiyle ele alınmış, tüm dünyada tanınmaya başlayan ve popülaritesi artan Nasseri’ye Belçika hükümeti tarafından zeytin dalı uzatılıp ‘yeniden ülkeye giriş ve mülteci olarak yaşabileceği’ bildirilmiştir. Ancak zamanında oldukça aşağılanan ve adeta kendisiyle oyun oynanan Nasseri, bu teklifi reddederek sadece İngiltere’de özgürce yaşayabileceğini söylemiştir. İngiltere’den gelen bildiriler ve mektuplarda ‘Sir, Alfred Mehran’ olarak hitap edilen Nasseri, tüm havaalanında ‘Sir Alfred’ lakabını almıştır. 1999 yılında Fransa hükümeti tarafından oturma ile uluslararası dolaşım izni verilmiştir. Ancak Nasseri, oluşturulan bu belgelerin altında vatandaşlık kısmında İran yazıyor olmasından dolayı belgeleri imzalamamış, kendisinin memleketinin Charles de Gaulle olduğunu belirtmiştir. 2004 yılında Terminal filmiyle sinemaya uyarlanan hikayesiyle Nasseri’ye yaklaşık 300 bin $ telif hakkı verilmiştir. 2006 yılında rahatsızlanan ve hastaneye kaldırılan Mehran Karimi Nasseri, 2007 yılının Ocak ayına kadar hastanede kalmış, iyileştikten sonra havaalanına yakın bir otele yerleştirilmiştir. 1988 yılından 2006 yılına kadar tam 18 sene Paris Charles de Gaulle havaalanında yaşayan ve eline birkaç kez dışarı çıkma imkanı geçmesine rağmen burayı terk etmeyen Nasseri’nin gerçek hikayesi budur.

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .

Continue Reading
Click to comment

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply