Connect with us

Film

Şeytan Yoktur

Published

on

Şeytan Yoktur filmi öncelikle ismi nedeniyle dikkatimi çekti. Kitaplar içinde bu böyledir benim için, önce kitap adı nedir diye bakarım sonra diğer kriterler gelir. İsmin her zaman her yerde albenisi vardır. Filmin adı sonrasında yönetmenin hayatı da ilgimi çekti. İran da çektiği filmler yüzünden sürekli hapis cezası almış.

Şimdi gelelim filme. Film birbirinden bağımsız görünse de bağlantılı 4 bölümden oluşuyor. Özünde  vermek istedikleri mesajlar aynı.

1.Bölüm

Bir otoparktayız. İki kişi bir çuvalı taşıyarak aracın bagajına taşıyor. Gizem unsuru kullanılıyor, biz sadece uzaktan gördüğümüz kadarıyla bir şey taşıdıklarını anlıyoruz ama ne taşıdıklarını göremiyoruz. Şeytan kafamızda hemen şüphe tohumunu ekti ama bunun yanlış olduğunu bir iki sahne sonra anlıyoruz. Evli barklı, işinde gücünde, annesine düşkün ve kuralcı bir eşi olan fakat karısının saç boyasının rengine de müdahale edebilecek kadar da kısıtlı bir otoriteye sahip bir aile babası.

Bir sabah erkenden yola koyulur. Hava yağmurlu ve gök gürültülü. Silecekler sürekli çalışır. Yağmur eşittir kötü bir şeyin habercisidir. İş yerine gider. Çayını demler, kahvaltısını hazırlar ve tek bir tuşa basar. Sonrası filmde 🙂

2.Bölüm

Bir koğuşun içindeyiz. Genç bir adam telefonda….Sevgilisi ile telefonunu açmayan bir adamdan bahsediliyor ve genç adam bu durumdan çok rahatsız. Nakil talebinin bir an önce gerçekleşmesini istiyor. Sonrasında anlıyoruz ki bu genç adam kendisine verilen emri yerine getirmek istemiyor.  Askerde ve komutanı ertesi gün bir kişiyi infaz etmesini emretmiş ama o bu eylemi gerçekleştirmek istemiyor. Askerliğini yapmadan pasaportunu alamıyor ve dolayısı ile o ülkede hapis. Kanuna uyarak idamı gerçekleştirip 3 günlük izni hak edip !!! sevgilisinin kollarında olmak mı ? Vicdanının sesine kulak verip askeri mahkeme de yargılanmak mı ?  Ya da başka bir yol var mıdır ?

3.Bölüm

Tren yolunda yürüyen bir adam. Sonrasında ormanlık alan içinde yürümeye başlar, göle girerek yıkanır.  Giyinir, saçını tarar, parfüm sıkar ve yola devam eder. Derme çatma bir evin önünden geçerek güzel bir  evin önünde ki ağacın ardından insanları izler .Genç bir kızı takip eder ve sonrasında evin ahırında hasret giderirler. Genç adam kızın babasından izin ister nişan yüzüğünü kızına vermek için ama babası öncelikle kızın annesi ile görüşmesini ister. Kız bölümün başında gördüğümüz harabe eve gider. Evlenip orada oturmak ister genç adamsa gidelim buradan der.  Sonrasında ölen bir kişiden bahsetmeye başlarlar. Genç adam bu kişinin kim olduğunu anlamaya çalışır ama öğrendiğinde hayatının akışı değişecektir.

4.Bölüm

Havalimanındayız. Kamera bir adam ve kadına odaklı. Yürüyen merdivenlerden kapüşonlu kızı görüp mutlu olurlar. Kadının yenge ve adamın amca olduğunu öğreniriz kız babası ile telefonda konuşurken. Araca eşyalarını yüklerken yenge kızın şapkasını çıkarır ve başörtüsünü bağlar. Kırsal da bir eve giderler. Amca kıza sürekli tuhaf şekilde bakar. Şeytan aklımıza yine bir şeyler düşürür.

Amcasını babası ile aynı okulu bitirdiğini öğrenir, tıp okumuşlardır. Amcanın ehliyeti yoktur ama arabayı sürmeyi sever. Yine bir gün çorak topraklarda telefon çeksin diye yer ararlar ve bulurlar. Kız uzakta babası ile telefonda konuşurken yengesi bunu şimdi yapamayacağım der. Amca ise başka bir zaman var mı ki? Güzel bir akşam yemeği sofrasında amca öksürür ve kan kusar …. Söylenmeyen sözler içinde kalmıştır yine. Sonrası siz de 🙂

Otoriter rejimler, kurallar, kurallara uyanlar, uyanmayanlar… Kurallara uyanların, vicdanı sızlamayanların rahatça hayatlarını sürdürdükleri, kurallara uymayanların, hayır diyebilenlerin hayatlarının ve duygu dünyalarının bin parçaya bölündüğünü nasıl da güzel anlatmış yönetmen. Şeytan yoktur ama insan vardır dolayısı ile şeytana gerek yoktur. İnsan beşer ve şaşar. Doğru yol da ilerlemek zordur ama insanım diyen için bu yolun yürünmesi gerekir.

İyi  seyirler.

Kasım  2024

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .