Connect with us

Kitap

Kapıların Dışında- Wolfgang Borchert

Published

on

Kitabın kapağını açtığınızda kitabın adının hemen altında ‘’Hiçbir tiyatronun oynamak, hiçbir seyircinin görmek istemediği oyun ‘’ alt başlığını görünce okuma saatimde beni neler beklediğimi daha da merak ettim. Daha da merak ettim dedim çünkü öncesinde sosyal medya da okuma zevkine güvendiğim bir  iki kişiden bu  kitabı okuma listenize ekleyin pişman olmayacaksınız uyarısını almıştım. Her zaman yaptığım gibi kitabın ilk iç sayfasına o günün tarihini,  adımı ve hangi günde olduğumuzu not düşerek sayfayı çevirdim. Yazarın hayatının özetinin verildiği notu okurken bir satır beni çok hüzünlendirdi . ‘’…henüz 26 yaşındayken 1947’de öldü.” Bu durumda elimde tuttuğum kitabı 1946 da tamamlamıştı. Her zaman değeri bilinmeyen yapıtlarda olduğu gibi bu kitapta sayısız dile çevrilmiş, rekorlar kırmış ve yok satmıştı.

Behçet Necatigil  tarafından çevirisi yapılan bu kitabın kitap raflarına gelene kadar ki uzun ve meşakkatli hikayesi kitabın ilk 22 sayfasında detaylı şekilde anlatılıyor. Ayrıca Kapıların Dışında İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu  tarafından 1959 ‘da 16 kere sahnelenmiş . 16 karakterden oluşan bir oyun düşünün ve ana karakterimiz savaştan dönen Beckmann … Şimdi kitabın özeti olarak gördüğüm bir paragrafı paylaşmak istiyorum ki belki paragrafı okuduktan sonra kitabı okuma listenize eklemek isterseniz.

Ben artık Beckmann olmak istemiyorum . Benim artık adım yok. Bir insanın bulunduğu, tek ayaklı, eh ne çare sadece tek ayaklı bir adamın bulunduğu yerde, ben yaşamaya devam etmeliyim, öyle mi ? Beckmann adında bir çavuş, ‘Onbaşı Nauer, bulunduğunuz noktada sonuna kadar mutlaka dayanacaksınız !’ dediği içindir ki, bu adam böyle tek ayaklı. Ben,  boyuna, Beckmann, diyen bu tek ayaklının olduğu yerde yaşamaya devam edeyim, öyle mi ? O hiç durmadan Beckmann derken, habire Beckmann derken, bu ismi mezar der gibi söylerken, cinayet der gibi, köpek der gibi, bu adam benim adımı kıyamet der gibi, boğuk, tehditli, üzgün söylerken, sen bana ,’Yaşamaya devam et ‘diyorsun ha? Ben dışarıda, kapıların dışındayım . Dün gece kapıların dışındaydım. Bugün yine dışında. Ben daima kapıların dışındayım. Ve kapılar kapalı. Oysa ben ayakları külçe gibi ve yorgun bir insanım. Açlıktan karnı guruldayan bir insan. Tek ayaklıysa boyuna ismimi söylüyor. Geceleri gözüme artık uyku girmiyor. Ben nereye gidebilirim, yahu ? 

Ben sadece harbin yaptığı soğuk bir şakayım, dünden kalma bir hayalet. Bir Mozart değil de sadece bir Beckmann olduğum için, kapalı bana bütün kapılar. Bu yüzden kapıların dışındayım . Daima dışında. Bir acemi olduğum için de hiçbir yerde çalışmaya başlayamıyorum. Sesim çok yavaş çıktığı için subay olamadım . Sesim çok yüksek çıktığı için seyircileri korkutuyorum. Geceleri ölüleri hatırlayarak  haykıran bir kalbim olduğu için önce yeniden insan olmayı öğrenmeliyim. Binbaşı’nın eskilerini giyerek.

… Cadde kan kokuyor, çünkü gerçeği öldürdüler ve bütün kapılar kapalı. Ben evime gitmek istiyorum ama bütün sokaklar karanlık. “

Kitap bittiğinde 2.Dünya Savaşı’nın insanlar üzerindeki hem ruhsal hem de bedensel yıkıcı etkisinin oyun karakterimiz Beckmann üzerinden anlatımı yürekte sızıntı bırakacak cinstendi. Savaş öncesi bir kişiliğe sahip olan Beckman, ateş çemberinden çıkarak savaştan döndüğünde her anlamda eksilmiş olarak gelir. Kısmen tamamlanmasına yardımcı olacak kapıları çaldığında ise içeri ya hiç giremez yada içeri girse de tekrar dışarı çıktığında biraz daha kendinden eksilir.

Yıkıntı edebiyatının örneklerinden biri olan bu kitabı okumak keyif vericiydi diyemesem de farkındalık yaratması açısından vurucu cümleler içeriyordu. Okudum ve bir süre sonra kütüphanemden alıp tekrar okurum diye düşünüyorum.

Her ne okuyorsanız keyif almanız ve yeni dünyalara kapılar açmanız dileğiyle.

Mayıs 2025

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .