Connect with us

Kitap

Bülbülü Öldürmek

Published

on

Bülbülü Öldürmek

Amerika Edebiyatı’nda klasik bir eser olarak kabul edilen ve 1961 yılı Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek, Amerika’nın güneyinde yaşanan ırkçılığı ve eşitsizliği küçük bir kız çocuğu olanan Jean Louise Finch’in (kısa adıyla Scout’un) gözünden anlatıyor. Bu nedenle romanın dili açık, sade ve samimi.

Romanın ilk yarısında 1930’lu yılların başındaki büyük ekonomik bunalım sırasında avukat Finch ve ailesinin hayatına, biraz da gizem dolu komşularına yer veriliyor. İkinci yarısında, hukuku bir yaşam biçimine dönüştüren Atticus, beyaz bir kadına tecavüzle suçlanan bir zencinin savunmasını üstleniyor ancak kasabanın tamamı bu zencinin ölümünü istiyor. Zira söz edilen tarihlerde zencilerin hakları söz konusu bile değildir. Toplumun değişmez normlarına aykırı bir baba, bir aktivist, ırkçılığa karşı göğüs germiş bir vatandaş olan Atticus’un kendisiyle, çocuklarıyla, toplumla yaşadığı mücadele ve bu mücadelenin çocukları Scout ve Jem’e yansıması süreci…

‘’Bu dava, Tom Robinson davası insanın vicdanını ilgilendiren bir dava Scout, eğer bu adamı savunmazsam, bir daha kiliseye gidip Tanrı’ya yalvaramam…’’

‘’Atticus, yanılmış olmanız…’’

‘’Nasıl olur?’’

‘’Çünkü insanların çoğu sizin haksız, kendilerinin haklı olduğunu düşünüyor.’’

‘’ Herkesin, istediği gibi düşünmeye ve düşündüklerini doğru olduğuna inanmaya hakkı var’’ dedi Atticus .‘’Ama ben, başkalarından önce kendi kendimle yaşamak zorundayım.’’ (sayfa 129)

İstediğin kadar kuş avlayabilirsin ama sakın bülbüle dokunma. Zararsız olanları öldürmenin günah olduğunu aklından çıkarma.

….

-‘’Bülbüller bir şey yapmazlar yalnız öterler. Bahçelerdeki tohumları yemez, çiçeklere zarar vermezler. Yalnız bizim için tatlı tatlı öterler. Bunun için bülbülü öldürmek günahtır’’. (Sayfa 113)

Romanın 1960 yılında yayınlanmasının ardından yaşanan satış başarısı ve 1961 yılında Pulitzer ödülü alması 1962’de, aynı isimle filminin çekilmesini sağlamıştır.

Film sekiz  dalda Oscar’a aday olmuş, Gregory Peck avukat Atticus Finch’i canlandırdığı rol ile “En İyi Erkek Oyuncu” dalında , filmde“En İyi Sanat Yönetimi” ve “En İyi Uyarlama Senaryo” dallarında Oscar’ı almıştır. Filmin müziğini yapan Elmer Bernstein da Altın Küre ile ödül kazanmıştır.

Roman ve film, 1950’lerin sonunda başlayıp 1960’lı yıllarda devam eden ve siyahlara karşı ayrımcılığın A.B.D. toplumunda had safhaya ulaştığı, birçok toplumsal olaya yol açtığı döneme denk gelmiştir.

Bu dönemde siyahlar toplumdan tecrit edilmeye çalışılmış, sadece kendilerine ayrılmış lokantalara ve kiliselere gidebilmiş, otobüslerde onlara arka sıralarda yer ayrılmış hatta çeşmeleri ve tuvalet bölümleri dahi ayrılmıştır. Nihayetinde 1965’te, ABD Başkanı Lyndon Johnson, Seçmen Hakları Yasası’nı imzalayarak oy vermede ırksal ayrımcılığı yasadışı kılarken, güney eyaletlerinde yaşayan milyonlarca siyah Amerikalı’nın oy verme hakkını federal hükümetin güvencesi altına almıştır.

Kitap/film hakkındaki bu yazıyı sonlandırmak için kitaba dönüp son sözü yazalım.

‘’Yakından tanıdığında bütün insanlar iyidir Scout’’ (Sayfa 319)

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .

Continue Reading
Click to comment

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply