Connect with us

Kitap

Yabancı

Published

on

‘’Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevi’nden bir telgraf aldım :

 Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak.’’

Albert Camus’un Yabancı kitabının giriş cümleleri beni ilk andan itibaren kitabın içine çekmeyi başardı. Her kitap bunu ilk anda başaramaz, önce biraz kitabın sayfaları arasında ilerlemeniz, konuya yavaş yavaş hakim olmanız ve akışa uymanız gerekir.

Sanırım kitabın hemen herkesi içine alması ve sayfalarının nasıl çevrildiğini bile unutturup kitabın son sayfasına nasıl gelindiğinin bilinmemesi genel geçer bir durum olmuş ki roman 1957 Nobel Eebiyat Ödülü’ne layık görülmüş. Ödül alan her kitap kayda değer olmayacağı gibi, ödül alamayan kitaplarında edebi yönden zayıf olduğu kanaatine sahip olanlardan değilim ancak bu kitap yazıldığı dönem ve koşullar ve yazarın ruh hali düşünülerek okunduğunda ödül almamış olsaydı da ben gönlümden bir ödül verirdim diye düşünüyorum.

 

Ana karakterimiz Meursault’un annesinin ölümü nedeniyle ”Kabahat bende değil.” diyerek patronundan iki gün izin istemesi, bakım evine gitmesi ve orada yaşadığı anlar ile kitabın sayfaları arasına karışıyorum. Bu anları okurken Meursault’un davranışlarının ve düşüncelerinin genel geçer kalıplara uymaması rahatsız ediyor ve sonrasında karşıma ne çıkacak düşüncesi kitabı elimden bırakmama mani oluyor.

Kitabın ilk bölümünde annenin ölmesi ve gömülme merasimi sonrasına, diğer bölümlerde ise Meursault’un günlük rutin işlerine ve davranış kalıplarına geri döndüğüne tanıklık ediyoruz. Davranışlarının bütünün tepkisizlik üzerine olduğu artık kesinlik kazanınca da kahramanımıza biz tepki göstermeye başlıyoruz. Neden ? Toplumun içinde birey olarak bulunsak da bazı konularda bireysel değil toplumsal düşünce yapısına ayak uydurmak ve ona göre davranmak zorunda kalabiliyoruz. Mesela, bir yakınımız öldüğünde üzülmenin ana göstergesi !!! olan hıçkırıklara boğulmak ya da en azından göz pınarlarından yaşlar dökmek ve bu üzüntülü süreci matem adı altında belli bir süre daha devam ettirmek zorunda kalmak gerekir. Aksi takdirde insanlığınız sorgulanır.

Meursault bizim için topluma yabancılaşmış bir kişilik gibi görünse de, o da kendi penceresinden baktığında diğer insanları yabancılaşmış olarak görür. Bize göre hissizleşmiş ve kayıtsız gibi görünen her şey, ona çok doğal gelir. Toplum onu anlamazken ve dışlarken, o da toplumu anlamaya çalışmıyor ve içinde olmak istemediği insan yığınlarına ve düşüncelerine önem vermiyor.

‘’ Ölmüşse artık bana neydi bundan. Ben öldükten sonra herkesin beni unutması nasıl doğal buluyorsam, bunu da öylece doğal buluyorum .’ ( Sayfa 104)

‘’ Benim, en temel kurallarını bilmezden geldiğim bir toplumda işim olmadığını, üstelik en basit tepkilerinden dahi habersiz olduğum insan kalbine sığınmaya da yüzümün tutmayacağını ilan etti.’’ ( Sayfa 93)

‘’… annesinin ölümünün ertesi günü bu adam denize girmiş, bir kadınla gayrimeşru bir ilişkiye başlamış, komik bir film seyrederek gülmüştür. Size bundan fazla bir şey söyleyecek değilim.’’ ( Sayfa 87)

‘’…  bir yabancı kahve ikram edebilir ama bir evlat, kendisini doğuran kadının ölüsü başındayken bu kahveyi reddetmekle yükümlüdür.’’’ ( Sayfa84)

Kitabın ilerleyen bölümlerinde kendince olması gerektiği gibi davranan Meursault’ı arkadaş çevresi içinde ve olay örgüsünün getirdiği nokta olan mahkeme salonunda görüyoruz. Ölüm cezasına çarptırıldığında da bu soğukkanlılığını koruyabilecek mi onu da kitabı okuyacağınızı düşünerek size bırakıyorum.

Dili basit ve akıcı, olay örgüsü rutin sayılmakla birlikte, kahramanımızın düşünüş yapısı ve bunu cümlelere aktarış biçimi bence kitabı kesinlikle okunabilir kılıyor.

Kitap sayfaları arasında kaybolmanız ve aradığınızı bulmanız dileğiyle.

Nisan 2020     @okumali-ys     @gezipduru-ys

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .

Continue Reading