Connect with us

Kitap

Yürümenin Felsefesi

Published

on

Yürümenin Felsefesi olur mu ? Kitabın adını okuyunca aklıma gelen bu soruya hemen hayır ya da evet demenin erken olduğuna ve kitabı okumam gerektiğine kanaat getirdim. Yürümek ilk düşündüğüm anda ancak bir eylem olarak aklıma gelir. Otomatik olarak yaptığımız hareketlerden yalnızca bir tanesidir ki bunu felsefeyle bağdaştırmak ilginç geldi. Yürümek aslında ne çok  eyleme başlangıç teşkil eder. İki bacağın sırasıyla ileriye doğru devinimiyle oluşan yürümek, gezmek, kaçmak, spor yapmak, düşünmek, umutlanmak, huzur bulmak, sanatsal bir eser üretmek …

Frederic Gros tarafından yazılan Yürümenin Felsefesi kitabı birbirinden bağımsız 25  başlıktan ve bir kaynakçadan oluşuyor. İçindekiler sayfasında yer alan başlıklardan bazıları şunlar ki bu başlıkları görmek belki sizi okumaya sevk edebilir ; Yürüyenin Gündüz Düşleri Rousseau, Gündelik Gezinti Kant, Yerçekimi, Temel Şeyler, Yavaşlık, Kaçma Arzusu, Niçin bu kadar  bir Yürüyüşçüyüm, Dışarısı, Yürümek Spor Değildir.

Kitapta yer alan başlıklar altında yer alan yazılardan birkaç cümleyi sizinle paylaşmak istiyorum ki bu şekilde kitabın geneli hakkında bir bilgiye sahip olabilirsiniz.

Niçin Bu Kadar  İyi Bir Yürüyüşçüyüm Nietzsche

‘’’ Bir kitabın, bir insanın veya bir müzik kompozisyonunun değerini anlamaya yönelik ilk sorumuz şudur: Yürüyebiliyor mu.’’

Yalnızlıklar

‘’…Dünyaya sahip olunca kim yalnız hissedebilir ki kendini? Görmek, egemen olmak, bakmak sahip olmak demektir. Hem de mülkiyetin külfetleri olmadan; dünyanın manzarasından adeta çalarak faydalanırız. Ama tam olarak çalmak da değildir bu, çünkü tırmanmak emek sarf etmeyi gerektirir. Gördüğüm, görebildiğim her şey bana aittir. Ne kadar uzağı görüyorsam, o kadar çoğuna sahibim. Yalnız değilim: Dünya bana ait; benim için ve benimle var .’’

Sessizlikler

‘’Yürürken sessizlik dediğimiz şey, gevezeliğin, kulaklarımıza perde indiren, her şeyi birbirine katan ve bilincimizin engin düzlüklerini ayrıkotu misali istila eden daimi gürültünün kesilmesidir. Öncelikle gevezelik sağır eden insanı; Her şeyi saçma kılar, sizi serseme çevirir, pusulanızı şaşırtır. Gevezelik her zaman her yerdedir, dört bir yanı basar, dört bir yana yayılır . Ama en çok da dilimizin çarçur edilişidir gevezelik.”

Yürüyenin Gündüz Düşleri Rousseau

‘’ Rousseau ormanda yürürken, dünyevi duyguların sağanağından kurtulmuş, toplumsal arzuların artık nüfuz etmediği, nihayet ilk zamanlardaki gibi atan yüreğindeki coşkuyu dinler. Ayrıca bu gün boyu süren yürüyüşlerde,-kendinde homo viator’u, yürüyen insanı-kültürle, eğitimse, sanatla bozulmamış doğal insanı bulmaya yönelik çılgın planının çatısını kurar: Kitaplardan ve entelektüel toplantılardan önceki, toplumdan ve ücretli emekten önceki, maziye karışmış insandır bu . ‘’

Yabanın Fethi Thoreau

”Yürümek insana kar değil fayda sağlar, hem de fazlasıyla. Karla fayda arasındaki fark, kar getiren eylemleri benim yerime bir başkasının da yapabilecek olmasıdır. Ve gerçekte de kar getiren eylemler zaten başkaları tarafından da yapılabilir olagelmiştir. Rekabet ilkesinin yarattığı sabit bir gerçektir bu. Öte yandan, benim için faydalı olan şey tavırlara ,davranışlara , yaşamın başkasına katı surette devredemeyeceğim anlarına bağlıdır. THOREAU bir mektubunda, kendiniz için saptadığınız herhangi bir eylemi tartabilmek için şu soruyu sormanızı tembihler: Bunu benim yerime başkası da yapabilir mi? Cevabınız evetse, o fikri bırakın, tabii hayati önem taşımıyorsa.’’

İyi Olma Halleri

‘’Karar vermeye, düşünmeye, hesaplamaya gerek yoktur. Tek yapılacak şey yürümektir. Belki ileriyi düşünebilirsiniz, ama yürürken her şey yavaşlar; tahminler, beklentiler, cesaretiniz kırar. O halde yolculuğun bu ayağını bitirmek için kendi temponuzda yola devam etmeniz gerekir sadece. Huzur yalnızca yolu takip etmekten gelir. Sıkıntı ve trajediler, yaşamlarınız ve bedenlerinizdeki boş tarlaları eşeleyen şeylerdir. Siz uzaklarda yürürken bütün bunlar, durumunuzla alakasız ve müphem oldukları için rafa kalkar, bu yüzden huzur sizi yürürken yakalar. Büyük tutkuların yarattığı yorgunluğun, stres altında ezilen harala gürele yaşamların tatsızlığın yerini sadece yürüyüşün amansız bitkinliği alır. Huzur artık hiçbir şey beklemiyor olmanın, yalnızca yürümenin, yalnızca ilerlemenin hissettirdiği tazeliktir.

Gündelik Gezinti Kant

‘’Kant mavi gözlü, büyük kafalı, omuzlarından biri(sağ) ötekine göre daha yukarıda kalan hassas yapılı, orta boylu bir adamdı. Gözlerinden biri de bir süre sonra kör oldu. Kant tam bir düzenlilik örneğiydi, öyle ki ona Königsberg saati lakabını takmışlardı. Ders günlerinde onu evden çıkarken görenler saatin dakikası dakikasına sekiz olduğunu bilirdi. Sekize on kala şapkasını takar, sekize beş kala bastonunu alır, sekizde kapıdan çıkardı. Kant kullanmayı bırakabileceği son nesnenin saati olduğunu söylerdi. Hep aynı yolda yürürdü, öyle ki parktaki bu güzergah daha sonra Filozofun Yolu olarak adlandırıldı. Söylentiye göre, bu yolu hayatında sadece iki defa değiştirmişti: birinde Rousseau’nun Emile’ini edinmek, öteinde de Fransız Devrimi ilan edildikten sonra yayılan haberleri almak için.

Doğayla büyük bir mistik bağlantı kurmadan geçen bu sade yürüyüş; hijyenik bir gereklilik olarak kabul edilen bu haz vermeyen yürüyüş; tek bir gün bile aksatılmadan her gün çıkılan bu bir saatlik yürüyüş, yürümenin üç önemli yönünü gözler önüne sere. Bunlardan ilki tek düzeliliktir. Temelde, yürümek hep aynıdır bir ayağı diğerinin önüne atmaktır. Fakat tekdüzeliğin sırrı, can sıkıntısına deva olmasıdır. Can sıkıntısı, boş zihinle karşılaşan bedenin hareketsizliğidir. Yürümenin ikinci yönü düzenliliktir. Kant’ın etkileyici yanı, kusursuz disiplinidir. O gündelik yürüyüşler, her gün çalışarak geçirdiği saatlerin simgesi ve refakatçisidir. Her bir gün bir sayfa yazı, bir fikir, bir kanıt, bir ispat demekti. Bu günler bir araya gelince de devasa bir külliyata dönüştü. Üçüncü ve son yön ise kaçınılmazlıkla alakalıdır. Kant’ın öğleden sonra saat beşte evden çıkıp yürüyüşünü yapacağı kesinkes bilinirdi. Değişmez bir ritüeldi ve güneşin doğudan doğması kadar kesindir.

Tekrar

‘’Şairin nerde çalıştığını sorduklarında kız kardeşi eliyle bahçeyi gösterip ‘İşte çalışma odası’ demiş. Meşhur şair lirik şiirlerini yürürken yazarmış. Mırıldanarak bir aşağı bir yukarı dolaşır, doğru mısraları bulurken bedeninin ritminden faydalanırmış. Yürümenin tarihini incelerken Wordworth mutlaka karşınıza çıkar; bu tarihçeyle uğraşan pek çok kişi onu uzun gezintilerin fikir babası sayar.’’

Mayıs 2021

@okumali_ys

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .

Continue Reading