Connect with us

Kitap

Antabus

Published

on

Hayat dediğimiz şu yolculuğumuzda adım atacağımız, nefes alacağımız sayı sınırlı iken vaktimizi heba etmeden tasarruflu şekilde kullanmak ve dönüp geriye baktığımızda keşkelerimizin sayısını asgari düzeyde tutmak gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle okuduğum, dinlediğim, izlediğim anların dolu dolu olması ve bende iz bırakması adına dikkatli olmaya çalışıyorum. Kitaplarımı seçerek ve araştırarak okuyorum, müzik kulağım için hoş sedalar ve gözlerim için izlemeye değer kareler buluyorum. Buradan yola çıkarak yine bir gün kitap tavsiyelerine göz gezdirirken Antabus kitabı ile karşılaştım. Öncelikle kitabın adı ile kapağı ilgimi çekti ve sonrasında arka kapak yazısını okuduğumda kitabı almaya karar verdim.

Kitaba adını veren Antabus’un ne olduğunu benim gibi bilmeyen varsa az sonra yazacağım. Öğrendiğinizde zihninizde ister istemez bir hikaye yazmaya başlayacaksınız diye düşünüyorum. Neden mi? Televizyon kutuları ve gazeteler üçüncü sayfa haberlerini öyle güzel ballandıra ballandıra anlattıklarından talihsiz hayatlara ilişkin senaryoları hemen hepimiz üretebilir duruma geldikte ondan.

Gelelim ANTABUS’a. Bu bir ilaç. Ne ilacı? İçkiyi bırakma ilacı. Böyle bir ilaç var mıymış? Evet varmış ve ben bu kitapla öğrendim. Kitabın ana karakteri Leyla. Onu aslında her birimiz bir yerlerden tanıyoruz. Şiddet desek oradan aile içi şiddete yönelsek biraz daha ilerlesek kadına yapılan şiddete gelsek işte tam orada nice Leylalar görüyoruz. Onları görüyoruz ama görmüyoruz, biliyoruz ama bilmemezlikten geliyoruz, kulağımız duyuyor ama sadece onlara kapalı. Yetmedi vah vah ederek uzaktan bakıyoruz, evlerimizden uzak olsun diyoruz, belki de hak etmiştir diyenleriniz bile olabilir.

Hiçbir canlı şiddeti hak etmez, bunun bir gerekçesi yoktur. Hak etmiştir diye düşünenlerin ya da canım dediklerinin başına geldiğinde (ki gelmesini istemeyiz) anında bu düşüncelerinden çark edeceklerine eminim.

Kitabın sayfaları arasından bazı alıntılar yaparak kitap hakkında genel bir fikir sahibi olabileceğinizi düşündüm.

  • Ben de konuşma reflüsü var. Yıllardır laflarımı o kadar çok yuttum ki, yalnız kaldı mıydı böyle içimden çıkıyorlar laflar.
  • Ben televizyon mezunuyum… Misal bizim mahalledeki kadınlar, kocalarıyla evlenmişler ama televizyonla dost hayatı yaşıyorlar.
  • Televizyonda başına bir şey geldi mi başrol oluyorsun, hayatta başına bir şey geldi mi figüran.
  • Ben, Osman kızı Leyla, Remzi’nin karısı Leyla oldum. Bana sorsalar, sadece ” Leyla” olmak isterim. ”Leyla’yla Mecnun” bile değil, düz Leyla.
  • El derdi insanın kendi derdini unutmak için edindiği zevktir.
  • Tek zulüm gören sen misin? Bazılarının duvarları kalın sadece. Seslerini duymuyorsun.

Keyifli okumalar dilemek isterdim ama Leyla’ya çok üzülecek, kocasına kızacak ve çocuğu için üzüleceksiniz. Ama üzülmeyin bunu da her zaman ki gibi ilginizin radarına yeni bir şey takıldığında unutacaksınız. Her gün şiddete maruz kalan insanlara dair haberler duyacağız, belki bizzat şiddete maruz kalacağız ya da sadece seyirci olacağız. Günler hep aynı seyrinde devam edecek… Seray Şahiner bu yaşanılan olaylardan birine kaleminin ucu ile dil olmuş ve konuşmuş. Kalemine sağlık…

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .

Continue Reading