Film
Satantango
Béla Tarr’ın en ünlü ve sinema tarihininse en uzun filmlerinden biri olan-7,5 saat süren-Laszlo Krasznahorkai roman uyarlaması Satantango. Film hakkındaki yazıyı ilk gördüğümde öncelikle bu kadar uzun bir film olması dikkatimi çekti ve sonrasında bu kadar uzun bir filmde konular seyirciye nasıl aktarılır diye düşündüm. Açıkçası bu filmi izlemek için uygun zamanı beklemem ve filme tüm ilgimi verebilmem gerektiğine karar verdim. Filmin yönetmeni tek parça şeklinde filmi bölmeden izlenmesini tavsiye etse de açıkçası ben bunu evden çalıştığım, farklı işlerle bölündüğüm için başaramadım ve iki gün içine yayarak filmi seyredebildim.
Film hakkında küçük bir uyarıda bulunmak istiyorum. Sanat filmlerine alışkın olmayanlar için bu filmi izlemek biraz yorucu olabilir. Düşünemeyeceğiniz kadar detaylı betimlemeleri, kasvetli atmosferleri, umutsuz/huzursuz yaşamlar ve bunların çok sağlam görsellerle desteklenmesi…Yönetmen Tarr’ın diline ve karelerine biraz hakim olup alıştırma yapmak adına benim gibi Torina Atı filmini seyredebilirsiniz. Film ile ilgili yazıları okurken bu filme hazırlık için yönetmenin diğer bir filmi daha önerilmiş ben onu ayrıca seyredeceğim. (Werckmeister Harmoniak filmi)
Film, komünizm sonrasında Macaristan da yıkık dökük bir köyde geçmektedir. Filmin ilk kareleri köyde başıboş dolaşan inekler ile başlar. Dakikalarca oradan oraya giden, otlayan, çiftleşen, birisinin peşine takılarak sürü psikolojisi ile hareket eden bu inekler aslında bu çok uzun soluklu filmin bir özeti diyebiliriz.
Köy sakinlerine baktığımızda, virane evlerde yaşamaktan ruhları da virane hale gelmiş, ümitsiz, cahil, yönlendirmeye açık, karamsar, sadece anlık cinsel dürtüleri ile yaşayan, su niyetine içki içen, pislik içinde yaşayan insanlar. Giyimleri ve ruhları yırtık pırtık, günleri yeme, içme, sevişmeden ibaret monoton yaşamları, yıllar öncesinde öldüğü zannedilen Irimias ve yardımcısı Petrina’nın köye doğru geldiğine dair haberle hareketlenmeye başlar. Herkes iliklerine kadar korkar, histerik davranışlar sergilemeye başlar. Geldiklerinde topraklarını mı alacaklar yoksa dört gözle bekledikleri toplu paralarını mı isteyecekler?
Filmde konu çeşitliliği olmamakla birlikte, mevcut olaylar farklı karakterlerin bakış açısından anlatılıyor, Irimias’ın geldiğinin haber alınması filmin kilit noktasını oluşturuyor. Köye geldiğinde köy halkının içki alemlerinden dolayı farkına varmadıkları bir ölüm, ayıldıkları zaman herkesin bir araya gelmesini ve aslında Irimias’ın köye yeni toprak vaadiyle geri döndüğünü öğrenmelerini sağlıyor. Köy halkının acizliği ile birlikte Irimias’ın karizması birleşince yeni bir yolculuk serüveni ortaya çıkıyor.
Film farklı bölüm adları altında seyrimize sunuluyor. Beni en çok etkileyen bölümlerden biri köyün kızı Estike’nin yaşadıkları ve yaşattıkları. Zeka anlamında biraz geri olan, kandırılmaya müsait, her an itilen kakılan Estike’ye üzüldüğümüz anda, filmin akışı içinde izlenilecek kedi ile ilgili sahnelerde üzüntümüz birdenbire kediye yönelirken, Estike’nin davranışları rahatsız etmeye başlıyor. Bu kedi ile ilgili yaşananlar için, uzun süredir beni bu kadar etkisinde bırakan kareler izlememiştim diyebilirim.
Filmde yer alan köy halkı hemen her yerde karşımıza çıkabilecek cahil ve yönlendirmeye muhtaç insanlar. İrimias’lar her adım başı karşımızda. Estike’ler az mı sanıyorsunuz, yanılıyorsunuz belki de en fazla onlardan var.
İzlemekten dolayı memnun olduğum, görsellikte tavan yapan bu filmi izlemeniz dileğiyle.
Nisan 2020 @gezipduru_ys @okumali_ys