Kitap
Mevlana

Mevlana’nın hayatı ve Mesnevi’si ile ilgili dili yalın, anlatımı gönle hoş gelecek bir kitap ararken karşıma İskender Pala’nın Mevlana kitabı çıktı. Kitap ile ilgili okuduğum yorumlardan giriş mahiyetinde bir kitap olduğu ve konuya ilgi duyanların ilk okuması gereken kitapların başında geldiği bilgisini edindim. Ben de hiç düşünmeden kitabı aldım ve kitabın kapağını açarken umduğumu bulurum düşüncesi ile Anadolulu Celaleddin başlığı taşıyan ilk sayfadan okumaya başladım.
Fazla detaya girilmeden Konya’nın tarih içinde kaç kez el ve din değiştirdiğini, 13. yüzyılın ilk yıllarında üç yüz kadar alimin de bulunduğu Afganistan’ın Belh şehrinde Muhammed Celaleddin’in babası Bahaeddin Veled’in de bulunduğu ve kendisine Sultanu-l Ulema (alimlerin sultanı) denildiği, 14 yaşında Belh şehrinden ayrılarak Karaman’a geldikleri, 1225 yılında Celaleddin ile Gevher Hatun’un evlendikleri, çocukları Alaeddin Çelebi ve Sultan Veled’in doğdukları, Bahaeddin Veled’in 1231 yılında vefatından sonra babasının müridlerinin Celaleddin’den mürşitlik beklediği çok akıcı bir şekilde anlatılmış.
Sonuçta ”Mana sultanı gönüllere açıldı. Dünyanın dört bir yanından ziyaretine gelen alimler ve öğrencileri bundan böyle ona ‘Mevlana’ (yani Efendimiz) dediler.” (Mevlana- İskender Pala- Sayfa 8)
Kitabın ilerleyen sayfalarında Mevlana ile Şems arasındaki gönül birlikteliğinden de bahsedilir.
Kitabın ilk bölümünden, Mesnevi’nin başında yer alan on sekiz beyitin, Mevla’nın kendi yazdığı tek metin olduğu, daha sonrasında Ahi Türkoğlu Çelebi Hüsameddin’in Mevlana’nın sözlerini yazmaya başladığı, yazmaya kimi zaman yetişemediği ve sonunda 25.618 beyitin, altı büyük ciltte toplandığı bilgilerini ilk kez öğrendim.
Kitabın ikinci yarısında ise Metinler başlığı altında Dinle Neyden, Gazelleri ve Rubaileri okudum ki her bir başlıktan birer örnek vererek devam etmek istiyorum.
Metinler bölümünden
♦ DİLİ KONTROL EDEBİLMEK
Yaydan fırlayan ok gibidir ağızdan çıkınca bir söz. Ve hiç geri dönmüş değildir atıldıktan sonra bir ok.
Seli başından bağlar ileriyi gören kişi. Ve geçtiği yerleri harap eder baştan bağlanılmayan sel.
Ne tükenmez hazinesin sen ey dil ve ne devasız bir dert.
Mesnevi I , b. 1724-1726
Gazeller bölümünden
♦ YALNIZLIK GAZELİ
Biz gittik! Kalanlar sağ olsun !… Her doğan ölür elbet!… Koşmayın o kadar, o kadar yorulmayın! Çırak ne olmuşsa yerin altında, usta da o olmuştur hep…
Direği rüzgardan bir bina… Ne kadar dayansın ya?!… Biriciği sen olsan da cihanın, biricikler gibi gideceksin ya sonunda…
Yalnız kalmak istemiyorsan gideceğin yerde eğer; iyilikten, güzellikten, doğruluktan evlatlar, dostlar, yoldaşlar edin kendine şimdiden…
…
Bırak teni besiye çekmeyi… Bırak mezar kurtlarına sofra donatmayı!… Gönlünü besle asıl , ki odur yücelerden uçacak!…
…
Manevi yiyecekler sun, elinden geliyorsa sen ruhuna, hikmetli gıdalar sun… Ta ki yol uzun, azık az demesin, gideceği yere pek varsın, haram lokma yemesin…
Rubailer bölümünden
♦ CAN İÇİN
Can durağını arıyorsan ey can, durak da sensin, can da sensin
Bir lokma ekmekse peşinde koştuğun, elbet ekmek de sensin
Eğer akıl erdire bilirsen bu sözün sırrına, bil ki;
Her ne ki arıyorsan, aradığın ancak sensin .
Mevlana kendini şu şekilde tanımlamış.” Üç sözden fazla değil, bütün ömrüm şu üç söz: Hamdım, piştim, yandım.”
Aradığımız/ olduklarımız/ olacağımız hepsi içimizdeki bizde ise aramaya devam etmek gerekir. Belki bir gün en azından kendim için hamdım diyebilmek için.
Sevgiyle ve dostça kalın.



