Connect with us

Kitap

Kambur

Published

on

”Sızlandı hafifçe kambur, ayaklarının altındaki koca taşı devirirken, bir tane de başının altında, ”Ben yıldızları seyretmeden uyuyamam.”

Kitabımızın giriş cümlesi böyle başlarken, tavsiye üzerine aldığım bu kitap önce arka kapak yazısı sonrasında da kapak resmi ile beni etkiledi. Giriş cümlesini okuduğumda günlük hayatımızda ve dolayısı ile yaşantımızın genelinde her birimizin ayağına takılan irili ufaklı taşları, bir kambur gibi sırtımıza yüklediğimiz, taşımaktan yorulduğumuz ve bıktığımız yükleri düşündüm.

Kitabı okumaya başlamadan önce yazar ile ilgili biraz araştırma yaptım. Yazarın kendi sözleri ile ”Ben Kambur’u 18 yaşımda, bir yazarlık kariyeri duygusunda değil kendi o vakit ki duyuşum, aklım ve bakışımla yazdım; yazmaya, elimde bir şey tutmaya ihtiyacım vardı. Sonrasında tahsil ve kendimle kaldığım zamanımda ve mekanik saat ustası olmakla geçen ömrümün bu devamında kendi bakışımı, hayatın içimde aldığı manayı, doğru düşünüp tartmayı kendime yerleştirmekle meşgul oldum.” Kitabı okuyup bitirdiğim zaman 18  yaşında yazılan inceden inceye işlenmiş, kendisi incecik, hacimce ağır olmayan ancak derinliği olan bir kitapla yüz yüze geldim. Kitap sayfalarının dizgisi çok farklı, bazı sayfalarda sadece tek bir cümle yazarken bazı sayfalar dolu dolu. Bu kitap düşündüren, sorgulatan, zaman zaman yazdıklarından rahatsız olacağınız ve sizi yoracak bir kitap.

Kitaptan birkaç alıntı yapmak istedim. Bunları okurken şunu göz ardı etmemek lazım ki bu cümleler yazarın 18 yaş aklı ile yazılmış. Bize geçmişten selam veren bu cümleleri okurken ben kendimi 18 yaşımın güneşli/ bulutlu/şen şakrak/biraz umarsız/biraz toz pembe dünyasına gittim. Bakalım cümleler sizi alıp nereye götürecek.

  • Neşeler de çerezdir, yaşamın bu acı içkisini rahat içebilmek için.
  • Bizimki gökyüzüne bakarak konuştukça, adam yerin yedi kat dibindeki tüm süprüntüleri üzerine attı.
  • Kolumdaki bu saat var ya, ondan ölesiye nefret ederim. Hiç geri kalmaz. Beni bu hale getiren odur. Biraz geri kalsaydı, bazı belaları, geciktiğim için savuşturabilirdim.
  • O yalnızca iplerden biri- ve üç tane ip ele geçiren- birini çekip birini bıraka bıraka altmış yaşına gelir.
  • Yoksa müzik şakadan başka bir şey değildir, ve sol anahtarının açabileceği bir kapı yoktur.

Tavsiye üzerine aldığım bu kitabı bende kesinlikle tavsiye ediyorum.Belki biraz ruhunuzu sıkacak belki de hatırlamak istemediğiniz anlara, insanların yanına ya da mekanlara götürecek ama kitabın son birkaç cümlesini okuduğunuzda aman neyse canım ben onun gibi değilim ki zaten diyeceksiniz. Kitabın kapağını kapatıp kitaptan aklınızda kalan, kafanızın içinde bir süre dolaşacak cümleler ile fark etmeden taşıdığınız kamburlu yaşantınıza devam edeceksiniz.

MÜMKÜNSE KAMBURSUZ GÜNLER DİLERİM  HEPİMİZE.

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .