Connect with us

Kitap

Tanrı Çocuğu Korusun

Published

on

Tanrı Çocuğu Korusun…

Kitabın adını okuduğumda aklıma gelen ilk soru peki kimden korusun ? Beyin hemen en olumsuz olanı akla getiriyor tecavüzcüden, sapıktan, istismarcıdan, belki dinden, belki aileden, belki de düşüncelerden. Kitabın ilk satırlarını okuduğum anda bunun cevabını hemen aldım.

”Benim hatam değil bu. Beni suçlayamazsınız. Ben yapmadım, nasıl olduğuna dair de hiçbir fikrim yok. Onu bacaklarımın arasından çıkarmalarının üzerinden daha bir saat geçmemişti ki, bir şeylerin yanlış, yapa yanlış gittiğini anladım. Kız o kadar siyahtı ki korktum. Gece yarısı siyahı, Sudanlı siyahı. Benim tenim daha açıktır, saçlarımda beyazlarınki gibi düz. Luna Ann’in babasınınkilerde öyle. Ailemde kimsede bu kızın rengine benzer bir renk yok işte. Ten rengini düşününce akiıma gelen en yakın kelime katran. Ama saçları tenine uymuyor. Avustralya’nın çıplak kabilelerindeki insanların saçları gibi düz kıvırcık, dalgalı yani.”

Annesinin katran renginde dediği Lula Ann’in hayat hikayesine tanıklık ettiğim bir kitap bu. Bununla beraber zencilere renklerinin farklılıklarından dolayı nasıl davrandıklarını örneklerle okuduğum, tacizden, tecavüze, insanlıktan ve akıldan uzak davranışlara sahip insanları uzakta değil hemen yanı başımızda bulabileceğimize, kendilerini arayan ve ararken kaybolan insanlara, sevgisiz ve ilgisiz büyüyen çocukların yaşamlarında karşılaştıkları travmalara kadar bütün bu konuları sürükleyici bir akışla anlatan bir Toni Morrison var karşımda.

Kitap, yazımızın girişinde alıntı yaptığımız üzere ana karakterimiz olan Lula Ann’in doğumu ile başlıyor. Zencilerin toplum içinde renklerinden dolayı olmadık aşağılanmalarına katlandığı için kızının bir de o korkunç zift karası renkte doğması ile anne kahroluyor ve bir an bebeğini öldürmek istiyor. Ailesinde bu renkte birinin olmaması, çocuğun babasının da renginden dolayı kabul etmeyip bu çocuğun kendisinden olmadığını düşünecek kadar ileri gitmesi, anne ve babanın bu nedenle ayrılması, sevgisiz, ilgisiz geçen bir çocukluk, kendisine anne demesinden utandığından anne yerine ”Sweetness” olarak seslenmesini isteyen bir kadın kitabın ilk bölümünün satırları arasında.

Maviye çalan kuzguni siyah gözleri ve zifiri karanlık ten rengi ile birlikte bu çocuk büyüyor ve kitabın ikinci ayrımı BRİDE başlığı ile devam ediyor. Lula Ann Bridewell, yetişkinliğe adım atarken bir süre kendisi Ann Bride’a, sonrasında ise bir iş mülakatında bir anlık bir dürtüyle adını Bride olarak kısaltan bir genç kadına dönüşüyor. Bu bölümde erkek arkadaşı ile ilişkisini- kendisi de hakkında bir şey bilmediğinden-üstünkörü anlatıyor. Sevgilisi kendisinden ayrılırken ‘‘Sen benim istediğim gibi bir kadın değilsin.” diyerek kendisine bir yumruktan daha sert vurduğunu söylüyor. Hikayenin bir ayağı bu konu üzerinden yürüyor. Kitabın ikinci ayağı ise yirmi beş yıllık cezasının on beş yılını yatan ve sonrasında şartlı tahliye olan Sofia Huxley oluşturuyor. Kitabın bundan sonraki bölümlerindeki başlıklar ve içerikleri size kalsın, sadece kitabın dili hakkında fikir sahibi olmanız için kitaptan birkaç alıntı yapalım.

  • ”Bana kalırsa çoğu insan sessizliği takdir etmeyi bilmiyor, sessizliğin müziğe en yakın şey olduğunun farkında değil.”
  • ”Ben kötü bir anne değildim, bunu bilmelisiniz, ama tek çocuğuma onu inciten bazı şeyler yapmış olabilirim. Onu korumak zorundaydım çünkü. Mecburdum. Hepsi bu ten rengi meselesi yüzünden .”
  • ”Bana en başından beri bilmem gereken bir şey öğretti. Bir çocuğa ne yaptığınız önemlidir. Üstelik çocuklar yaptıklarınızı asla unutmaya biliyor.”
  • ”Düzeltebildiklerini düzeltip düzeltemediklerinden ders almalı insan.”
  • ”… benimle ilgilenecek kimsem yoktu, kendimden başka, o yüzden kendimi yarattım, kendimi icat ettim …”

Siz de benim gibi, bir vakit bir yerlerde mutlaka bu kitabı okuyun diye duyar veya okursunuz. Takip ettiğim, kitap okuma zevkime hitap eden bir kitap severin yorumuna istinaden Tony Morrison ve kitabı Tanrı Çocuğu Korusun ile tanıştım. Kitabı beğendim mi ? soruma şu cevabı verdim. Tony Morrison’a ait diğer kitaplara en kısa sürede bakmam ve kitapları incelemem gerekiyor.

Ayrımcılık, yoksulluk, itaatkar olma, sessiz kalma, elde edilenin kaybedilmesinden korkma, reddetme, kazanma hırsı, yalan söylemenin hayatlar üzerindeki etkisi, sevgisizlik, dokunmanın gücü, kendini arama, kendini bulma üzerine çok değerli bir kitap.

Kitapların dünyasında kaybolmanız ve aradığınızı bulmanız dileğiyle.

Nisan 2020   @ okumali_ys       @  ezipduru_ys

Gidilecek yollar, okunacak kitaplar, izlenecek filmler sınırsız ve ucu açık. Nefes alacağımız sayı bile belli dedik. Başladık gezmeye, okumaya, gözlemlemeye… Gezdikçe çoğaldık, okudukça bilinçlendik ve izleyip, gözlemledikçe çevremizde devasa olarak nitelenen sorunları, sıkıntıları !!! minnacık görmeye başladık ve sonuç olarak birlikte huzur bulduk. İnsan bu zamanda başka ne ister ki ! Dünya ne büyük biz insanlar ne kadar küçük demeye ara vermeden devam ettik. Kim bilir hayatımızın sonuna kadar daha ne kadar çok söyleyeceğiz. Franz Kafka ne kadar güzel demiş. ‘’Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."Öncelikle sağlığımızın değerini bilip, kendimize iyi davranalım ve yatırım yapalım. Geze, göre ne tür yaşamlar varmış tanıklık edelim. Hayatınızı istediğiniz şekilde yaşamanız dileğiyle.Mutlu ve her zaman umutlu kalın .