Kitap
Muhtelif Evhamlar Kitabı

”Ne diyeyim, huzur tuhaf şey arkadaş, ancak kaybedecek bir şeyin kalmadığında gelip seni buluyor.”
Ömür İklim Demir’in ilk yayımlanan kitabı olan Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndan alınan bu söz sizde kitap sayfalarında rastlayacağımız öykü karakterlerinin huzuru buldukları yönünde bir kanaat oluşturmasın. Öykülerde yer alan karakterler biraz huzursuz, biraz tedirgin, biraz mutsuz ve hepimiz kadar yaşam yorgunu.
Kitabı elime aldığım gibi her zaman yaptığım sıralama ile önce arka kapak yazısını okudum sonra kapak resmini inceleyerek baskı sayısına kadar okudum. Her kitapta olmamakla birlikte benim görmeyi arzuladığım şekilde öykülerin adlarına yer verildiğini gördüğümde mutlu oldum. İçler Dışlar Çarpımı, Vasati 40 Yaş, Tuz, Sonsuz Rasim Abi’ler Diyarı, Dün Geve Ansızın, Kartela, Saraylı’nın Üç Ölümü, İki Oda Bir Salon Yarım Hayat, Uzun Uzun Çalan Ziller ve Bir Mutfak Kapısı Hakkında, Sessizliği Öldüren Tuzluk.
İlk öykümüz İçler Dışlar Çarpımı’nın karakteri Melda. Eşi beş yıl önce vefat etmiş, genç yaşında dul kaldığı için çevresinde oturan ailelerin kadınlarının pekte iyi gözle bakmadıkları, her daim herhangi bir hareketi ile dedikodu malzemesi olma potansiyeli olan yapayalnız bir kadın. ”Kendini keşfedilmemiş bir şiir gibi” hisseden Melda hayatının geri kalanını geçirecek bir yol arkadaşı bulmaya karar veriyor, Siyah Lale rumuzu ile gazete köşesine bilgilerini gönderiyor ve kendisine gelen yanıt mektuplarını okumaya başlıyor. Bu öyküye ait gelişmeler ikinci ve üçüncü öyküler ile öyle güzel bağlantılandırılmış ki üçüncü öykünün sonunda yazarı içimden tebrik ettim.
Sonsuz Rasim Abiler’in Diyarından;” Önemli olan, aşağı yukarı senin kadar batık birini bulmaktır. E malum: Adamın derdi seninkinden az ise dinleyesin gelmez, derdi seninkinden fazlaysa da utanır, konuşamazsın, dert anlatacak birini bulmak da başka derttir vesselam.”
Dün Gece Ansızın; ”Neyse işte, dün gece ansızın uyanınca anladım. Vaktiyle bir rüyaya malzeme olacak kadar muhteşem yaşamışız. Şimdiyse bir kabusun ortasındayız.’Medeniyet dediğin kibrit çakmayı bile unutturur adama’ deyip dururdun ya oğlum, daha da betermiş. Bırak kibriti, kendimizi unuttuk.”
Kartela;” Genç ama çirkin öleceğim! diye çığlık attı kafasının içinde. Hangi ölü güzeldi ki zaten? Ama hep güzel hatırlıyorlar. İyi de beni kim hatırlayacak? Bir annem. Belki babam. Belki de Jülide? Sahi o nerede?”
Saraylı’nın Üç Ölümü; ” Elleri o derece yansımıştı ki, polis parmak izi falan alamadı. Saraylı’nın kim olduğunu onlar bile çözemedi. Birinci yılın sonunda, Saraylı herkes için sıradan bir deliye dönüştü. Unutuluyordu. Unutuluyorduk. Bu adamın kim olduğunu neden kimse merak etmiyordu, anlayamıyordum.”
İki Oda, Bir Salon, Yarım Hayat; ”İşte kendimi kral gibi hissettiğim o gün, koca bir kereste kafamın sol tarafını ezip sağ kolumu dirsekten parçalayarak beni de böyle sessiz ve yarım bırakmış.”
Uzun Uzun Çalan Ziller ve Bir Mutfak Kapısı Hakkında; ”Öyle demişti çocuk giderken. Ne güzel bir köpektim ben. Kafamı kaldırıp çocuğun arkasından baktım, hala heyecanlı heyecanlı konuşuyordu. Esnedim, ayağa kalktım. Bir süre ensemi kaşıdım.”
Sessizliği Öldüren Tuzluk; ”Anneciğim, Hayatımı müsrifçe harcamama izin verdiğin için, sana kızmalı mıyım, yoksa teşekkür mü etmeliyim, bilemedim ! Hoşçakal.”
Kurgusu basit olmakla birlikte çok kısa sürede içine çeken, süslenmesine gerek olmayan kelimeler ve basit cümlelerle okuma sürecini hızlandıran, keyifle okunan, kitabın sayfalarını merakla çevirmenizi sağlayan güzel bir kalemle tanışmaktan ben mutlu oldum. Darısı en kısa zamanda sizin başınıza.
Kitapların dünyasında kaybolmanız dileğiyle.
Nisan 2020 @okumali_ys @gezipduru_ys